preload preload preload preload

Bir Çok Sorunun Cevabı


21st Mayıs 2019 Genel 0 Comments

BİRÇOK SORUNUN CEVABI     

İnsanlığın sosyal ve teknolojik gelişimi, başlangıçta çok yavaş olurken son yıllarda akıllara durgunluk verecek bir ivme kazanmıştır.

Mit ve söylenceler, aklın gelişimine katkı sunarak felsefeye yol vermiş; düşünceyi sistematik hale getiren felsefe de bilimin doğup gelişmesine ebelik etmiş, tarih disiplini ise bilimin sürekliliğini sağlamıştır. Bilim de sosyal, ekonomik, kültürel ve teknolojik gelişimi giderek ivmelendirmiştir.

Rönesans ile bilimin gücünü daha da bir hisseden Avrupa ülkeleri 17. Yüzyıldan itibaren Bilimler Akademilerini kurmaya başlamışlardır. Zira Bilim Akademiler eğitimin, özellikle de yüksek eğitimin, bilimin ve bilimsel araştırmanın gelişmesi ve desteklenmesi için bu konularda görüşler geliştirirler, bilimsel gelişmenin önünü açacak yöntemleri tartışıp bunu kamuoyu ve hükümetin ilgili birimleriyle paylaşır, bilim dalları arasındaki işbirliğini sağlarlar. Kısaca bilimin motoru olurlar.

Bilim akademilerinin üyeleri temel bilimler, matematik, sosyal bilimler, beşeri bilimler, tıp ve mühendislik alanlarında yaptıkları çalışmalarla, özellikle de uluslarası yayınlarla, bu yayınların sayısından ziyade içeriğiyle, yani bilime yaptıkları özgün katkılarla, öne çıkan bilim insanları arasından üyelerin kendileri tarafından seçilir.

Avrupa’da kurulan ilk bilim akademisi ‘Fransız Bilimler Akademisi’dir. Özgün Fransızca ismiyle Académie des Sciences, Fransa’daki bilimsel araştırmaları teşvik etmesi amacıyla Jean-Baptiste Colbert’in önerisiyle, XIV. Louis tarafından 1666 yılında kurulmuştur. 17. ve 18. yüzyıldaki bilimsel gelişmelerde önemli bir payı ve öncü statüsü vardır.

Bilimin önemini kavrayan Büyük Petro, Gottfried Leibniz’in önerisiyle, Rus Bilim Akademisini, Sankt Peterburg’da 8 Şubat 1724 tarihinde kurmuştur. O zamanın ünlü bilim insanlarını önemli paralar ödeyerek kurula katan Deli Petro, Rusya’da bilimin önünü açıcı önemli bir adım atmıştır.

Şu anda merkezi Moskova’da bulunan akademi, Rus hükümeti tarafından sivil, bağımsız ve kar amacı gütmeyen bir kurum olarak belirlenmiştir.

Akademi güncel rakamlarıyla, 500 enstitü ve 55 bin araştırma görevlisini barındırmaktadır.

Ülkemiz, matbaa örneğinde de olduğu gibi bu konuda çok arkadan gelmektedir. Türkiye Bilimler Akademisi, TÜBA, 2 Eylül 1993 yılında özerk bir kurum olarak kurulmuştur.  Bilimsel çalışmalara ve akademik araştırmalara katkı sağlayarak, bilimin ve teknolojinin geliştirilmesi amaçlanmıştır.

Türkiye’de bilimcilerin ve araştırmacıların sosyal statü kazanmalarını ve sosyal hayatlarının iyileştirilmesini de temin eden bir kurum olarak kurulduğu günden bu güne çeşitli birimler kurup planlamalar yaparak bilim insanlarına akademi önemli katkılar sunmaktadır.

2011 yılında Türkiye Bilimler Akademisi’nin özerkliği elinden alınmış, adeta siyasi bir kurum haline getirilmiştir.

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) özerkliğini tasfiye eden düzenlemenin iptali istemiyle yaklaşık 500 akademisyenin imzasının yer aldığı; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdikleri mektuptan: “Derneğimiz, TÜBA’nın özerkliğini hiçe sayan bu KHK’ye karşı bir imza kampanyası düzenlemiştir. Üniversite öğretim elemanlarının bu haklı taleplerini, tepkilerini değerlendireceğiniz umudunu taşımaktayız. TÜBA’nın özerkliğini yok sayan bu kararnamede öngörülen uygulamanın iptali konusunda girişimlerde bulunmanızı ve bilim özgürlüğüne sahip çıkmanız hususunda gereğini ve hassasiyetinizi bekleriz.”

Ve de son günlerde medyada yer alan bir haber:

“Liselerde Matematik, Felsefe, Tarih seçmeli ders oldu.”

Sanırım kafalardaki birçok sorunun cevabı buralarda…

Dr. Nedim İnce

Altınoluk / 21. 05. 2019

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email