preload preload preload preload

Dağıma Toprağıma Suyuma Ağacıma Börtü Böceğime Dokunma


6th Ağustos 2019 Genel 0 Comments

DAĞIMA TOPRAĞIMA SUYUMA AĞACIMA BÖRTÜ BÖCEĞİME DOKUNMA

Çanakkale’de topyekûn bir direniş başladı. İnsanlar suyunu, toprağını, ağacını, börtü böceğini, geleceğini savunuyorlar;  dağları ‘sırtlayıp götürmese de’(18 Şubat 2018’de Maden İşleri Genel Müdürlüğü Dair Başkanı Mehmet Tombul’un söylediği söz: “Adamalar dağı sırtlayıp götürecek değiller ya”, Gazete Duvar’daki Bahadır Özgür yazısından alıntı)  yaşanmaz kılacak maden şirketlerine karşı.

Alamos Gold şirketine karşı verilen bu mücadele aslında bir yandan da bu bölgeye verilmiş daha dokuz yüze yakın maden arama ve işletme ruhsatlarına karşı;  Kaz Dağları’nın, Biga Yarım Adası’nın dümdüz çorak bir toprak parçası haline getirilmesine karşı veriliyor.

Bölgede yaşayan halk da dağına, taşına, toprağına, suyuna sahip çıkar,  var gücüyle mücadeleye katılırsa;  kendileri için ayağa kalkan, ülkenin dört bir yanından akın akın desteğe gelen insanların enerjisiyle, bu yağmaya, bu talana son verilebilir.

Bir süre önce yayınlanmış bir yazımı, bu mücadelenin önemine vurgu için tekrar paylaşıyorum:

 “Katar, dünyada kişi başı milli gelirin en yüksek olduğu ülke olarak yazılıyor gazetelerde. Bir şey daha yazılıyor son günlerde; yaşadığı abluka nedeniyle Katarlıların iki üç günlük yiyeceklerinin kaldığı.

Petrol ve doğalgaz zengini Katar’ın bunca parasının, taşa toprağa yaptığı bunca yatırımının;  gıda olmadığı zaman nasıl anlamını yitirdiğini gösteriyor bize bu örnek ve bir gerçeğin altını bir kez daha çiziyor: “İnsan için en stratejik madde gıdadır.”

Gıda açısından bir zamanlar kendine yeterli ülkelerden biri olan yurdumuz; son yıllarda çok uluslu endüstriyel tarım şirketlerinin çıkarına yönelik yapılan değişiklikler sonucunda bu özelliğini yitirdi. Gıda ithalatı, gıda ihracatını kat be kat aştı.

Gerileyen tarım üretimi, azalan hayvancılık; gıda fiyatlarını ve ithalatını patlatırken birçok çiftçi aileyi de açlığa mahkum ederek; vasıfsız işçiler halinde kırları boşaltıp, kentlerin varoşlarına yığılmalarına neden oldu.

Tarımla ilgili daha önce çıkarılan bir dizi yasanın, tütün ve şeker pancarı hakkında olanları en çok can yakanları idi. Çünkü bu yasalarla tütünde 350 bin aile tütün üretemez hale gelirken şekerpancarında da 385 bin aile üretimin dışına itildi.

Tütün ve şekerpancarı üretemez olan çiftçi, sahillerde zeytine yöneldi. Yüz milyon civarında olan zeytin ağaçları kısa zamanda yüz yetmiş milyonu buldu ve çiftçilerin bir kısmı da yeni geçim kaynağını…

Anavatanı Anadolu olan zeytin ağacı, altı yedi bin yıl önce evcilleştirilmiş ve insanların göçleriyle yetişmesine uygun bir iklime sahip Akdeniz Havzasına yayılmış durumdadır. Çok uzun yıllar yaşayıp yüzlerce hatta binlerce yıl insanları beslemektedir. Girit adasında beş bin yıllık, İtalya’da iki bin yıllık, ülkemizde bin yıllık anıt zeytin ağaçları vardır.

Zeytin ağacı kıraç topraklarda, engebeli arazilerde yetişen, kendisinin ve meyvesinin kaprisi olmayan bir ağaçtır. Binlerce yılda gelişen tarım teknolojisine ihtiyaç duymaz. İlk varlığından beri neyse odur ve ilk varlığından beri ilk yöntemlerle, sadece ellerle ve aklın ürettiği basit preslerle, elde edilen zeytini ve zeytinyağı ile insanları besler…

BM raporu 2025 yılından sonra kıtlığın ve açlığın yaygın bir şekilde insanlığın kapısını çalacağına dair tespitlerle doludur. İki bin yıla kadar nazlanmadan yaşayan, nazlanmadan binlerce yıl ürün veren zeytin ağacı, kıtlığın olacağı yıllarda en fazla değer kazanacak, birçok madenden ve endüstriyel yatırımından çok daha fazla önemli olacaktır.

Zeytinin olduğu yerde açlık yoktur; kalp hastalığı damar hastalığı yaklaşamaz zeytine; oksijeni bol salar havaya ve nemini düzenler havanın…

Zeytinlikler birer tesis olarak kabul edilir; kuşaktan kuşağa yüzlerce yıl, binlerce yıl aktarılan ve onlarca kuşağı besleyen…

Başka hangi tesisin; enerji santrali, sanayi tesisi, taşa ocağı, madenin…

Hangisinin ömrü en az 300-400 senedir?

Zeytinden başka hangi tesis onlarca kuşağı besler; onlarla birlikte börtü böceği…

Hangi gerekçe; bin senedir, beş yüz senedir, yüz senedir, elli senedir meyvesiyle, yağı ile budanmış dallarının odunuyla, ürettiği oksijeniyle çevresine hayat veren, binlerce yıldır insanlar tarafından kutsanmış, dinler tarafından kutsal ilan edilmiş zeytin ağacının kesilmesini haklı kılar?!.

Hiç biri…

O nedenle Antik Yunan’da Solon zeytin ağacının kesilmesini idama varan ağır cezalarla cezalandırmıştır…

O nedenle şu anda dünyada en fazla zeytin ağacı barındıran İspanya, bırak zeytin ağacı kesmeye izin vermeyi, civarında başka ağacın dikilmesine bile izin vermemektedir.

O nedenle ülkemizde 1939 yılında   zeytin yetiştiriciliğinin, zeytinyağı üretiminin teşviki ve yüksek kalite standartlarında yapılmasını sağlama amacıyla “3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” çıkarılıp yürürlüğe konmuştur.

Zeytinin varlığından bu yana teknolojiyle işi olmamıştır ve teknoloji bahane edilip zeytine dokunulamaz.

Zeytinime dokunma!..”

Dr. Nedim İnce

Altınoluk / 06. 08. 2019

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email