UMUT
Önce birçoğunuzun okuduğunu sandığım 4 Mum isimli minik öyküye tekrar göz atalım.
“Dört mum yavaşça yanıyordu, ortam çok sessizdi ve konuşmaları duyuluyordu
1. mum konuştu:
—Ben “barışım” dedi Hiç kimse benim yanık kalmamı istemiyor biliyorum ki
söneceğim dedi kısa bir süre sonra alevi azaldı ve söndü.
2. mum konuştu:
—Ben “inancım” dedi İnsanlar nerdeyse beni artık gerekli görmüyorlar o nedenle artık bana gerek yok dedi kısa bir süre sonra alevi azaldı ve söndü.
3. mum konuştu:
—Ben “sevgiyim “dedi Yanık kalmam için artık gücüm yok, insanlar beni bir kenara itti ve önemimi yitirdi Kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular dedi kısa bir süre sonra alevi azaldı ve söndü.
Tam bu sırada bir çocuk odaya girdi ve üç mumun yanmadığını görerek;
“—Neden yanmıyorsunuz” diye sordu sönen mumlara ve ekledi;
“—Sizin sonsuza kadar yanmanız gerekir.”
Ardından korkuyla ağlamaya başladı.
4. mum çocuğa döndü:
—Korkma, ben hâlâ yanıyorum diğer mumları yeniden yakabilirim. Ben “umudum” dedi
Çocuk sevinçten parlayan gözlerle umut adlı mumu aldı ve diğer mumları tekrar yaktı.”
Umut birçok şekilde tanımlanmaktadır. Bir tanımı da geleceğe yönelik beklentilerimizin gerçekleşeceğine duyulan kuvvetli inanç olarak yapılabilir.
Erich Fromm’a göre ise umut, daha büyük bir canlılık, daha büyük bir duyarlılık ve akılcılık sağlamak yönünde gerçekleştirilmek istenen her toplumsal değişimin, belirleyici ögesidir. Fromm, umudun çoğu kişinin sandığı gibi, dileklere ve isteklere sahip olmak olmadığına vurgu yapar, daha çok ve daha iyi otomobil istemek, daha iyi ev, daha çok araç-gereç istemek gibi umudun nesnesinin tüketim şeyleri olmadığından söz eder. Umudun nesnesi; daha dolu bir yaşam sürmek, daha büyük bir canlılık içinde bulunmak, siyasal açıdan devrime kavuşmak, sonsuz sıkıntıdan kurtulmak gibi şeyler olmalı Fromm’a göre ve bunlar için emek verilmeli, çaba gösterilmeli, oturup kendiliğinden olması beklenmemeli: Umut harekete geçirilmeli…
Umudun mayasının iyimserlik olduğu gün gibi açıktır. Güzel şeylerin olacağına dair güçlü inanç için iyimser bir bakış açısı gereklidir.
İyimserlik ve umut deyince Ernst Bloch gelir hemen akla ve de tabii ki “militan iyimserlik” kavramı. “Umut İlkesi” kitabının bir bölümünü oluşturan militan iyimserliği, bir yazısında Ataol Behramoğlu şu şekilde özetliyor:
“Bloch burada iki tip insandan söz ediyor…
Bunlardan biri “banal-otomatik ilerleme” düşüncesine sahip kimselerdir…
Bizdeki literatüre kabaca “enseyi karartmamak” biçiminde giren bu tür iyimserlik sahibi kimselere göre, gelecek şimdiden bellidir ve iyi olacaktır…
Oysa, Bloch’un şairce imgesiyle “Gelecek kısmet olarak gelmez insana, insan geleceğe gelir (doğru okudunuz, evet, gelir. A.B), kendinde olanla girer onun içine…”
Bu “kendinde olan” ise, “cesaret”, “kararlılık” ve onların olmazsa olmaz gereksinimi “salt gözlemci olmayan bilgi”dir…
Çünkü, büyük düşünürün bu kez bilgece sözleriyle “salt gözlemci olan bilgi zorunlu olarak olup bitmiş ve böylece de geçmiş olanla ilgilidir, halihazırda olan karşısında çaresiz, gelecek karşısında kördür.”
Asıl bilgi ise “süreçle birlikte yürüyen, orada işlemekte olan iyi’ye yani süreçte insana layık olana aktif-taraflı olarak bağlı bir tarz”dır…
Bloch’un tanımlarıyla, “banal-otomatik iyimserlik”, onun tam tersi olan “mutlaklaşmış karamsarlık”tan “daha az zehirleyici değildir”…
“Çünkü ikincisi açıkça, adıyla sanıyla ortaya çıkan utanmaz gericiliğe hizmet ediyorsa, ilki de mahcup gericiliğe, ona göz kırpan katlanma ve pasifliğin emeline hizmet eder”…
Ernst Bloch bu her iki gericiliğin bağdaşığı (müttefik) ve destekçisinin karşısına “militan iyimserlik” kavramını koymaktadır.”
Gerek Fromm ve gerekse Bloch umudun insan ve toplum yaşamındaki önemine vurgu yaparlar. Umut iyiye güzele doğru hareketin yakıtıdır, ancak; örgütlülük ister, emek ister, bilgi ister, kararlılık ve cesaret ister.
Ve şimdi tam da umudun zamanıdır…
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 19. 11. 2019
Son Yorumlar