İyi şeyler olduğunda bunun kendi yaptığı bir şey sayesinde olduğunu düşünen, kötü şeyler olduğunda ise koşulları suçlayan insanlara rastlamışlığımız çok olur hayatımızda.
İyi bir şey olduysa onu kendi yapmıştır, kendine iyi davranıldığında, destek ya da yardım edildiğinde zaten öyle olması gereklidir, çünkü onu hak edecek bir kişidir, çünkü kendi yaptıklarından ötürüdür. Kötü bir şey olduğunda ise insanlar kötüdür, koşullar suçludur, onun dahli, sorumluluğu yoktur.
Hep haklıdır, hep en doğrusunu o bilir, hep insanların iyiliğini ister ve en doğrusunu o bildiği için insanların onun dediğini yapması gerekir. O nedenle her şey onun kontrolünde olmalıdır. Tatsızlıklar dediğinin yapılmamasındandır. Onun kontrolü dışında olan şeylerdendir.
Kendisine yapılan bir yardım, edilen bir destek, hayata geçirilen bir dayanışma karşıya iyi duygular hissetmesine, hoşnutluk duymasına, borçlu hissetmesine yani minnet duymasına yol açmaz.
Çünkü iyi ne yapılıyorsa onun sayesindedir.
Çünkü kimseye ihtiyacı yoktur.
Çünkü herkes ona muhtaçtır.
Çünkü insanların ona yaptıkları kendisine muhtaciyetlerindendir.
Neden hoşluk duysun ki…
Ne kadar mutsuz olduklarını görürüz bu insanların.
Ne kadar gergin…
‘Benim kimseye ihtiyacım yok!’ derken aslında başkasına ne kadar muhtaç olduğunu gizleme gayretinde olduğunu da…
Mutsuz oldukları gibi çevrelerini de mutsuz ederler.
Gergin oldukları gibi çevrelerini de gererler.
Her şeyi en doğru bildikleri, her zaman haklı oldukları için de yaşamı diyaloglar yerine monologlarla geçer.
Bir süre sonra sadece kendiyle yaptığı monoloğa dönüşür ve kendisi gibi iyi bir insandan uzaklaşmalarıyla, insanların ne kadar kötü olduğu bir kez daha kanıtlanmış olur.
İyi ki etrafında insan kalmamıştır…
Seyrek olsa da bazılarının yüksek ikna gücü tam tersi sonuç doğurur. Etrafındaki insan sayısı arttıkça artar, hele toplumsal yetkilere sahipse toplumu etkileme kapasitesi de büyür; daha çok insanı gerer, daha çok insanı da mutsuz eder…
Abartarak aktardığım bu davranışların kaynağını psikoloji büyük oranda bir savunma mekanizmasına dayandırır.
“Kendine Hizmet Eden Önyargı” adı verilen bu savunma mekanizmasını alışkanlık haline getiren, bunu kişiliğinin bir parçası kılan insanlardır bu şekilde düşünen, davranan ve hissedenler.
Kendine hizmet eden önyargı tamamen ele geçirmediyse kişiyi, zaman zaman kendine ‘ben ne yapıyorum?’ sorusunu sorması bir farkındalık oluşturabilir. Bu sorunun yanıtı beraberinde neden, niçin yapıyorum yanıtlarını da çağıracaktır yanına ve belki de bu kendini ve çevresini mutsuz etmekten yavaş yavaş uzaklaşmasının ilk adımını attıracaktır…
Çevremizdeki insanların ve kendimizin, neden böyle düşündüğümüzün, davrandığımızın, hissettiğimizin yanıtlarını bulmanın belki de ilk adımıdır bu soru:
“Ben ne yapıyorum?”
Nedim İnce
Ayvalık / 13.03. 2023
Son Yorumlar