Güzel bir akşamdı…
Karşımda eşim, çevremizde hizmette kusur etmeyen restoran çalışanları, yediklerimizin lezzetine keyif katan güzel içkiler…
Bu yeterli değilmiş, kapıdan elinde bir demet gül ile giren yaşlıca bir çiçekçi etrafını aydınlatan güleç yüzüyle masamıza yöneldi. Satın alınan bir güle iki gül de kendisi ekleyerek, gülleriyle ve hoş sohbetiyle geceyi daha da güzelleştirdi.
Çiçekçi amca restorandan ayrılınca, çalışanlara kim olduğunu sordum. Restoran ve barlarda geceleri gül sattığını, ilk defa rastlamamızın nedeninin uzun süredir ortalıkta görülmemesi olduğunu söylediler.
Daha sonra zaman zaman karşılaştık çiçekçi amcayla; her seferinde de masamızı gülleri ve hoş sohbetiyle şenlendirdi.
Kimdir, nedir sormak gelmedi aklımıza.
Bir gün çalıştığım hastanede poliklinikte karşıma çıktı. Hastalanmıştı. Muayene ve tetkikler sonucu tedavi verip evde istirahat edip dinlenmesini ve beslenmesine dikkat etmesi gerektiğini söyledim.
Dediklerimi dinledi, reçetesini aldı ve yüzünde beni memnun edeceğine, tedirgin eden bir gülümsemeyle oradan ayrıldı.
Tedirginliğimin nedeni bir süre sonra ortaya çıktı.
Kontrole geldiğinde iyileşmede istediğimiz yolu alamamıştık. Kaçırdığım bir şey vardı. Her şeyi tekrar gözden geçirdim.
İyi beslenememiş…
O nedenle evde dinlen, iyi beslen dediğimde yüzünde beliren tebessüm, acı bir tebessüm imiş meğer, yalnızlığın, yoksunluğun tebessümü…
Eşi uzun süre önce ölmüş ve tek çocuğu da uzak ülkelerde karnını doyurma çabasındaymış. Yaşadığı ev güzelmiş, oğlu para sıkıntısı çekmesine de fırsat tanımıyormuş.
Da yalnızmış işte…
Akşamları çiçek satması insan içine çıkmak, onlarla sohbet etmek içinmiş.
Kliniğe yatırdım. Hızla iyileşti. Taburculuğunu kısa bir süre erteletti; insanlar içinde biraz daha kalabileyim diyerek. Kronik hastalığı devam etse de alevlenmesini söndürmüş olarak evine gönderdim.
Yine güzel akşamlardan birinde restorana girince doğrudan bize yöneldi. Çantasından çıkardığı vazoyu masamıza koydu ve getirdiği güllerin de hepsini vazoya… Ardından bir şey demeden ve dememize fırsat vermeden, bu kez içimi ısıtan bir gülümsemeyle ayrıldı; bize bütün gece yeten sıcaklığını bırakarak…
Hastalığı birkaç kez daha alevlendi ve birkaç kez daha yatırıp tedavi ettim.
Bir Kurban Bayramı öncesi yine poliklinikte belirdi. Beni yatır, dedi. Hasta mısın, şikayetin nedir, diye sordum. Hayır, hasta değilim, yalnızım. Yalnızlığa bir şekilde dayanıyorum ama bayramlarda katlanamıyorum. Hastanede insan olur, onlara ziyarete gelenler olur ve bana da iyi bayramlar derler, beni yatır, dedi.
Yatırdım…
Kronik hastalığı ilerlediğinden çiçekçilik yapamıyordu artık.
Ben onu görmek için artık bayramların gelmesini bekliyordum.
Birkaç bayram daha devam etti görüşmemiz; poliklinik kapısında belirdiğinde ne yapacağımı biliyordum. Hem yalnızlığını gidermeye katkım oluyordu hem de kronik rahatsızlığına yönelik tedaviyi daha rahat yapıyordum.
Yine bir bayram öncesi geldiğinde yatırayım, dedim. Dediğimi duymazdan gelerek, sizi oğlumla tanıştırayım, dedi. O zaman yanında duran orta yaşlı güleç yüzlü erkeği fark ettim. Gözleri ışıl ışıl işte bu sözünü ettiğim oğlum, dedi ve devam etti, bu bayram yatmaya gelmedim hastaneye, bayram benim evime de geldi…
Çiçekçi amcayı bir daha hiç görmedim.
Nedim İnce
Ayvalık / 23. 11. 2022
Son Yorumlar