preload preload preload preload

Kadim Dosttan Bir Mektup


15th Nisan 2015 Köşe Yazıları 0 Comments

Sevgili Dr. Cafer Gürbüz mektup yazmayı sever. Önceleri kağıt kalem kullanırken şimdiler de elektronik postayı tercih Eder oldu..
Nereden biliyorum mektup yazmayı sevdiğini diye bir soru aklınıza gelebilir. Buna yanıtım, bana yazdığı mektuplardan şeklinde olacaktır.
Birkaç gün önce “Hayatın İçinden Portreler” kitap tanıtım ve imza günü etkinliği hakkında beni oldukça duygulandıran bir mektubunu aldım. Sizlerle paylaşmak için kendisinden izin istediğimde beni daha da duygulandıran kısa bir yanıtla karşılaştım: “Dosttan izin alınmaz”
Şimdi sizleri kadim dostum Cafer’in mektubuyla baş başa bırakıyorum.
“Sevgili Nedim
Üçüncü kitabın da yayın hayatına girerek raflarda yerini aldı. Bir futbolcunun en büyük hayali kendi Ulusuna mal olmuş, hatta dünyanın tanıdığı şöhretlerle yan yana oynamaktır. Yazarın amacı da ulusal, hatta uluslararası kabul gören, yazarlarla yan yana aynı rafları paylaşmak. Artık Yaşar Kemal’le Nazım ‘la Puşkin’le Kafka ile yan yanasın. Yazar olmakla kitap yazarı olmak arasındaki fark bu olsa gerek.
Sevgili Nedim, son kitabınla; geçmişi bugüne, uzağı yakına getirmişsin. Kitabı okurken bazen daldım, bazen gözlerim yaşardı, bazen de gülümsedim. Kapak ise tam aile fotoğrafı olmuş, bunu kitabın tamamını okuduktan sonra, başa dönüp tekrar bakınca, daha iyi anlaşılıyor ve anlamlaşıyor. Yanılmıyorum, sanırım hepsinin az çok ortak özellikleri var; senin hayatına dokunmaktan başka…
Sevgili Nedim ailenin 52. ferdinden hiç bahsetmemişsin. Gerçi sesini duyar gibi oluyorum” hepsinde biraz ben bende de biraz onlardan var”. Ancak yine de Hasanbey Köyünde yazları aralıksız çalıştığını, babandan harçlık istememek için ayakkabı boyadığını, ortaokula ve liseye başlayınca gücünün yettiğini de fark edince inşaatlarda çalışıp harçlığını kazandığını yazmamışsın. Yazın harçlığınla kitap alıp okuduğuna değinmemişsin. Ailenin en büyük çocuğu olman nedeni ile, sorumluluk bilinci ve duyarlılığını, küçük yaşta öğrenmiş ve hala devam ettiğini yazmamışsın.
Sevgili Nedim en büyük hayalinin Makine Mühendisliği olduğunu, buna rağmen, başarılı bir hekim olmanın sırlarını okurlarla niye paylaşmadın? Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirdiğinde sivil bir okula gitmek için yaptığın çabaları, eziyetleri, biraz da numaraları, başka bir yazında mutlaka paylaşmalısın.
Sevgili Nedim; madem öyle sen yazmadın ben yazıyorum. Üç yıl önce Hasanbey köyüne anne ve babanla tanışmak için gittim. Kusura bakma dostum, annen Şerif ablam senden daha iyi ev sahibi. Neydi o yemek, salata, ev yapımı turşu, sabah kahvaltısındaki çay, tereyağında yumurta, zeytin, peynir, en ama en önemlisi sunuş ve sonrası bende kalsın sır kimseye söylemem. Teşekkür ederim Şerif ablacığım.
Sevgili Nedim 28 yıl önceyi beni fiziki görüntüm ile bile hatırlamışsın, hafızan harika ve imrenilecek düzeyde, ben de hafızama güvenirdim ama yanılttı beni hafızam, ona kırgınım. Bıyığını, sakalını, boyunu, kilonu inan ki anımsamıyorum. 28 yıl ile bugün aynı Nedim; gözlerinin içi gülen ve geleceğe umutla bakan gözler.
Saygı ve sevgilerimle. “
Dr. Nedim İnce
Mersin / 14. 04. 2014

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email