preload preload preload preload

Kaybetmek


1st Kasım 2022 Köşe Yazıları 0 Comments

Sevgili Arkadaşım Mehmet Yalçındere her sabah sosyal medyada güzel ‘Günaydın’ iletileri paylaşır. Sonuncularından biri Prof. Dr. Bülent Yılmaz’ın kaleme aldığı “İç Çekişler Köprüsü ya da Kaybetmeyi Bilmek” isimli yazısıydı.

Sevgili Arkadaşım Mehmet Yalçındere her sabah sosyal medyada güzel ‘Günaydın’ iletileri paylaşır. Sonuncularından biri Prof. Dr. Bülent Yılmaz’ın kaleme aldığı “İç Çekişler Köprüsü ya da Kaybetmeyi Bilmek” isimli yazısıydı.

İnsanların kaybetmeye tahammül edemediğinden söz ediyor Bülent Yılmaz. Kaybettiklerinde ortalığı bir birine kattıklarına dair de birçok da örnek veriyor. 

Kaybetmeyi kabullenmenin, kaybetmeyi bilmekten geçtiğini ileri sürerken, bu bilişin insana nasıl olumlu katkılar sunduğunu da satırlara döküyor:

Kaybetmeyi bilirsek eğer kaybetmek güçlendirir, başka yeni yollar açar.
Her kaybetmek, bilinebilirse eğer, yeni başlangıç demektir.”

Ve devam ediyor:

“Mantıkla söylemek gerekirse, kaybetmek bir sonuçtur; kaybetmeyi bilmek de bu sonucun kabullenilmesinden başka bir şey değil! Var olanı, olmuş olanı kabullenmek; bunun bilincine varmak, bu bilinçle davranmak, kaybetmeyi sorgulamak, çözümlemek ve yoluna devam etmektir kaybetmeyi bilmek.”

Bu yazı bana Erich Formm’un “Sahip Olmak Ya Da Olmak” kitabını anımsattı.

“Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye “Sahip olmak” demek, onları ele geçirmek, kendine mal etmek, onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ama bu maddesel sahip oluşların sonu yoktur. İnsan hiç bir zaman yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir. Bu nedenle “sahip olmak” tutkusundaki insanlar hep kendilerinden fazla şeye sahip olanları kıskanacak, az şeye sahip olanlardan ise, kendi mallarına göz dikecekleri telaşı ile korkacaklardır.

“Olmak” ise “sahip olmak”ın karşıtıdır. Hiç bir şeyi elde etmeye, kendine mal etmeye ve ona egemen olmaya çalışmaz. “Olmak” her şeyi kendi bütünlüğü, canlılığı, yaşamı ve gelişimi içinde sevmek demektir. Böyle davranan bir insan, dışsal ve maddesel olana bağlanmaksızın kendini geliştirip, evrimleşmeye çalışır ve insanlık bilinci ile diğer insan kardeşlerini sevmek, onlarla bir olmak arzusunu taşır.”

Kaybetmeyi bu kadar olumsuz kılan; ‘ya benimsin ya da kara toprağın’ dedirten şey sanırım yukarıdaki satırlarda gizli.

Biz varlığımızı sahip olduklarımızla inşa ediyor, kendimize verdiğimiz değeri sahip olduklarımıza bağlıyor, çürüyen, dünyayı yok eden, sistemin ‘sahip oldukların kadar önemlisin, varsın’ sözünü, davranışını çok önemsiyorsak; kaybetmeye tahammül edemeyiz.

Varlığımızdan bir parça eksilmiştir zira…

Kaybettiğimi şey bir nesne, bir oyun, bir süreç değildir…

Bütünlüğümüz kalmamıştır…

Kaybettiğimiz kendimizizdir…

İnsan içine çıkamayız artık…

Yaşamanın anlamı kalmamıştır; biz artık yaşamayı hak edecek kadar değerli değiliz…

Abarttığımı düşünüyorsanız başınızı kaldırıp etrafınıza bakın ve kaybedenlerin neler yaptığını, ne hallere düştüğün;  hatta kaybetme ihtimalinin bile insanı ne hallere soktuğuna bir göz atın.

Seyrek olarak kaybetmeyi büyük bir olgunlukla kabul eden, daha da olgunlaştığını düşünüp yoluna devam eden insanları da görürsünüz.

Ve Sahip Olmakla, Olmak arasındaki farkı da…

Nedim İnce

Ayvalık / 01. 11.2022

İnsanların kaybetmeye tahammül edemediğinden söz ediyor Bülent Yılmaz. Kaybettiklerinde ortalığı bir birine kattıklarına dair de birçok da örnek veriyor. 

Kaybetmeyi kabullenmenin, kaybetmeyi bilmekten geçtiğini ileri sürerken, bu bilişin insana nasıl olumlu katkılar sunduğunu da satırlara döküyor:

Kaybetmeyi bilirsek eğer kaybetmek güçlendirir, başka yeni yollar açar.
Her kaybetmek, bilinebilirse eğer, yeni başlangıç demektir.”

Ve devam ediyor:

“Mantıkla söylemek gerekirse, kaybetmek bir sonuçtur; kaybetmeyi bilmek de bu sonucun kabullenilmesinden başka bir şey değil! Var olanı, olmuş olanı kabullenmek; bunun bilincine varmak, bu bilinçle davranmak, kaybetmeyi sorgulamak, çözümlemek ve yoluna devam etmektir kaybetmeyi bilmek.”

Bu yazı bana Erich Formm’un “Sahip Olmak Ya Da Olmak” kitabını anımsattı.

“Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye “Sahip olmak” demek, onları ele geçirmek, kendine mal etmek, onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ama bu maddesel sahip oluşların sonu yoktur. İnsan hiç bir zaman yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir. Bu nedenle “sahip olmak” tutkusundaki insanlar hep kendilerinden fazla şeye sahip olanları kıskanacak, az şeye sahip olanlardan ise, kendi mallarına göz dikecekleri telaşı ile korkacaklardır.

“Olmak” ise “sahip olmak”ın karşıtıdır. Hiç bir şeyi elde etmeye, kendine mal etmeye ve ona egemen olmaya çalışmaz. “Olmak” her şeyi kendi bütünlüğü, canlılığı, yaşamı ve gelişimi içinde sevmek demektir. Böyle davranan bir insan, dışsal ve maddesel olana bağlanmaksızın kendini geliştirip, evrimleşmeye çalışır ve insanlık bilinci ile diğer insan kardeşlerini sevmek, onlarla bir olmak arzusunu taşır.”

Kaybetmeyi bu kadar olumsuz kılan; ‘ya benimsin ya da kara toprağın’ dedirten şey sanırım yukarıdaki satırlarda gizli.

Biz varlığımızı sahip olduklarımızla inşa ediyor, kendimize verdiğimiz değeri sahip olduklarımıza bağlıyor, çürüyen, dünyayı yok eden, sistemin ‘sahip oldukların kadar önemlisin, varsın’ sözünü, davranışını çok önemsiyorsak; kaybetmeye tahammül edemeyiz.

Varlığımızdan bir parça eksilmiştir zira…

Kaybettiğimi şey bir insan, bir nesne, bir oyun, bir süreç değildir…

Bütünlüğümüz kalmamıştır…

Kaybettiğimiz kendimizizdir…

İnsan içine çıkamayız artık…

Yaşamanın anlamı kalmamıştır; biz artık yaşamayı hak edecek kadar değerli değiliz…

Abarttığımı düşünüyorsanız başınızı kaldırıp etrafınıza bakın ve kaybedenlerin neler yaptığını, ne hallere düştüğün;  hatta kaybetme ihtimalinin bile insanı ne hallere soktuğuna bir göz atın.

Seyrek olarak kaybetmeyi büyük bir olgunlukla kabul eden, daha da olgunlaştığını düşünüp yoluna devam eden insanları da görürsünüz.

Ve Sahip Olmakla, Olmak arasındaki farkı da…

Nedim İnce

Ayvalık / 01. 11.2022

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email