preload preload preload preload

Minnetle Anıyoruz


6th Kasım 2023 Köşe Yazıları 0 Comments

“Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.”

                                                                                            Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılmasının üzerinden 85 yıl geçti. Ülkemiz ve mazlum ülkeler için önemi zamandan bağımsız devam ettiğinden, her ölüm yıl döneminde azalmayan bir ilgiyle minnetle anılmaktadır.

Ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun siyasi ve askeri lideriydi. Kurtuluştan sonra da Osmanlının küllerinden doğan tam bağımsız Cumhuriyet’in kurucu siyasi lideri oldu. Emperyalizmi bozguna uğratan mazlum bir ülkenin önderi olarak mazlum ülkelerin umudu, yol göstericisi konumuna geldi ve tarihteki seçkin yerini aldı.

Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazmak hem çok kolay, hem çok zor; yaptığı o kadar çok şey ve hakkında yazılan o kadar çok makale ve kitap varken…

Konu bulmak o kadar kolayken, tekrar düşmemek neredeyse imkansız…

Bunu göze alıp aklıma takılan bir soruyla devam edeyim yazıya…

Mustafa Kemal Atatürk’ü bu kadar farklı, bu kadar tanınır, bu kadar sevilir, bu kadar önemli kılan nedir?

İlk akla gelen yanıt yaptıkları olacaktır ki yazı onunla başladı.

Tek bir yanıta sığacak bir soru değil kanımca, başka yanıtları da olmalı…

Yanıtlardan biri kişiliği olabilir mi:

1908 senesinde söylediği “Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin.” cümlelerinde vücut bulan mesela…

Ya da 23 Ekim 1933 de dile getirdiği Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.’’ sözleriyle temsil edilen…

1937 yılında çiftliklerini hazineye devrederken ifade ettiklerini de eklemeli mi“Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları, soylu milletime geri vermekte büyük ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar; insanın serveti, kendi manevi kişiliğinde olmalıdır.” kişiliğine bir örnek olarak.

Ya bunu “İnsanlar daima yüksek, temiz, kutsal amaçlara yürümelidirler. Bu hareket şeklidir ki insan olanın vicdanını, beynini ve bütün insani kavramını tatmin eder. Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük özveride bulunurlarsa, yükselirler ve bu hareket şekli kesinlikle açık olur. Çünkü alnı açık, beyni açık, kalp ve vicdanı açık insanlar tarafından yönetilen toplumlar, ancak bu anlamda hareketlerin izleyicisi olurlar.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün idealist, iyimser, pes etmez, çok yönlü analitik düşünen, tabiat sever, insan sever, yurt sever, evren sever, sabırlı, ölçülü, adaletli, doğru seçimler yapan, kararlı bir eylem adamı olmasında ailesinin, çevresinin, öğretmelerinin katkıları vardır kuşkusuz.

Cephelerde yaşadığı çetin hayatın da etkisi göz ardı edilmemeli.

Ama belki de bunların içinde en büyük payı eleştirel düşüncesini mükemmelleştiren eleştirel bir okur olması almaktadır.

Tarihten, siyasete, fen ve sosyal bilimlerden, ekonomiye kadar geniş bir alanda okuduğu kitapların üzerine yükselirken yaptıkları,kişiliğinin de okuduğu felsefe kitaplarından beslendiğini, şekillendiğini söyleyebiliriz.

Kanıt mı?

’Felsefe, evren karşısında insanın akılcı davranışıdır. Bu yüzden önemlidir. Bu yüzden felsefe bilmeyen insan, edebiyatçı da politikacı da olamaz. Felsefe bilmeyen bir asker, belki bir savaş kazanır ama savaşı anlayamaz. Benim felsefe ile aram ne kadar iyi ise, filozoflarla da o kadar açık! Tuhaf görülecek bu sözüm ama anlatayım: Bütün filozofların hastalığı her şeyi tek bir nedene bağlamaktır. Kimi ‘’Bütün yeryüzü bilmecelerini Tanrı anahtarı açar.’’ der, kimi ‘’Her şey Monad’tır.’’ diye direnir; kimi akıl der, kimi ruh der, kimi ateş, su, toprak der, kimi de kalkar ille ‘madde’ diye tutturur. Her birinin bir gerçek payı vardır elbette. Ama ‘payı’ vardır. ‘’Her şeyin aslı maddedir ve insanı madde kanunları yönetir.’’ dersin; karşına bir idealist çıkar, bütün madde kanunlarını allak bullak eder! Ne çıkar dinler, ne öğüt; inancının doğrultusunda yürür gider.”

Devam edelim mi:

Romanya Dışişleri Bakanı Antonescu ile Konuşmasından:

“Zamanında kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. “Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür sırasında sevinç ve mutluluğa yer bulunmaz” diyorlardı. Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: “Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, hiç olmazsa yaşadığımız sürece şen ve neşeli olalım.” Ben kendi karakterim bakımından ikinci hayat görüşünü beğeniyorum, fakat şu sınırlar içinde: Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar zavallıdır. Besbelli ki, o adam birey sıfatı ile yok olacaktır. Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Anlayışlı bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir…”

Etikin önemli bir yer tuttuğu ve yaşam için pratik önerilerde bulunan Antik Felsefe Okullarından Stoa Felsefesine değişik kaynaklardan derlediklerimle bir kuş bakışıyla yazının sonuna gelelim.

Stoa Felsefesi, evrenin doğal düzeni ve doğal var oluşu ile insanın bütünlük içerisinde yaşamasını, aynı zamanda insanın iç ve dış dünyasında da bütünlüklü olmasını amaçlayan bir hayat görüşüdür.Stoacılar insan soyunun tek ve en önemli amacının ‘mutluluk’ olduğunu düşünürler. Mutluluk da ancak ‘doğaya göre yaşayarak’ elde edilebilir. Bu sebep ile Stoacılığın en önemli ilkesi ‘doğaya uygun davranmak’tır. Doğaya uygun davranan insan akla uygun davranır ve böylece insan kendisine de uyum sağlamış olur. Doğaya uygun davranan insan, tüm zorluklara sabır ile katlanır, ölçülü davranır, adaletli olur ve en doğru olanı seçer.

Aynı zamanda yıkıcı duyguların üstesinden gelmenin bir yolu olarak özdenetim ve metanetin geliştirilmesini öğretir; felsefe, açık ve tarafsız bir düşünür olmanın kişinin evrensel aklı (logos) anlamasını sağladığını savunur. Stoacılığın birincil yönü bireyin etik ve ahlaki refahını geliştirmeyi içerir: Erdem, Doğa ile uyum içinde olan bir iradeden oluşur. Bu ilke aynı zamanda kişiler arası ilişkiler için de geçerlidir; öfke, kıskançlık ve hasetten arınmakve tüminsanlarla eşit olarak kabul etmek, zira tüm insanlar doğanın bir parçasıdır.

Bu yazı üzerinde çalışırken, felsefenin neden okullardan kaldırıldığını ve görünmez hale getirildiğini, ‘felsefe yapma’ deyimleriyle neden itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını daha iyi anladım.

Okuma merakı olmasaydı, felsefe okumasaydı Mustafa Kemal Atatürk, Mustafa Kemal Atatürk olur muydu?

Biz şimdiki biz olur muyduk?

Minnet ve özlemle anıyorum…

Nedim İnce

Ayvalık / 06. 11. 2023

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email