preload preload preload preload

Mustafa Kemal Atatürk


8th Kasım 2022 Köşe Yazıları 0 Comments

“Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” (18 Haziran 1926 İzmir)

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü söylemesinin üzerinden 96, sözünün gerçek olmasının üzerinden 84 sene geçti.

Naçiz vücudu toprak oldu ve gerçekleşen birçok eşsiz öngörüsünde olduğu gibi bu öngörüsü de gerçek olmaklığını sürdürmektedir.

Üzerine yazılan kitapların sayısı, sayılamayacağa doğru ilerlerken, mazlum ülkeler tarafından dünyanın dört bir yanında hatırlanmaya, anılmaya devam etmektedir.

Osmanlının küllerinden yeni bir ülkenin doğuşuna ebelik etmesi yanı sıra ilk kez güçlü emperyalist ülkelerin mazlum bir ülke tarafından yenilebileceğini göstermesi, ülkesinde ve mazlum ülkelerde eşsiz bir yer edinmesini sağlamıştır.

“Ben, manevî miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum, benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.”  (Cumhuriyet Bayramı Açılış Konuşmasından, 1933) 

Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunun yegane önderi, çağdaş uygarlık seviyesine yükseltmenin yılmaz savaşçısı olmasının zihinsel arka planına vakıf olmaktayız yukarıdaki sözlerinde. Bu başarının arkasındaki mental gücü göstermektedir bu sözler ve aşağıdaki sözleri…

“Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki devrelerinin olgunlaşmasını kavramak ve yükselişini zamanla izlemek şarttır. (25 Eylül 1924 yılında Samsun İstiklal Ticaret Okulu’nda öğretmenler için verilen bir çay ziyafetinde yaptığı konuşmadan)

Hümanizmi aşağıdaki satırlar kadar iyi betimleyecek başka bir söz zor bulunur:

Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar!
Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
(Atatürk’ün Anzak Annelerine Yazdığı Mektup, 1934)

Ömrünün büyük bir çoğunluğunu cephelerde geçirmiş, ülkesinin topraklarını işgalden kurtaran çok kritik savaşlara komutanlık etmiş bir insanın, Mustafa Kemal Atatürk’ün, barışa övgüsünü, savaş karşıtlığını bu sözlerden daha iyi ifade edebilecek söz var mıdır?

“Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, ‘ölmeyeceğiz’ diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.”
(1923, Adana) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 128)

Putlaştırıldığını ileri sürenler var ki daha sağlığında bunun önüne geçici sözler ettiğini okuduk, abartıldığını söyleyenler var ki yaptıklarını, yaşadıklarını yazmak abartıysa abartılıyor…

Her ne yapılıyorsa Mustafa Kemal Atatürk için, her ne söyleniyorsa; yaptıran da, söyleten de bu ülke için, mazlum ülkeler için, insanlık için yaptıklarıdır.

Aramızdan ayrılışının 84. yılında bana bu yazıyı yazdırdığı gibi…

Nedim İnce

Ayvalık / 07. 11. 2022

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email