preload preload preload preload

Ortaklıklara Yoğunlaşma Zamanı


21st Kasım 2018 Köşe Yazıları 0 Comments

Küreselleşmenin ideolojik ve felsefi desteği postmodernizm oldu. “Post-modernizm, “büyük söylemlerin”, evrenselciliğin geride kaldığını, farklı (etnik, cinsiyet, ırk, milliyet) olanların birlikte, birbirinin varlığını ve haklarını tanıyarak (piyasa ilişkileri içinde) yaşama olanağını elde ettiklerini söylüyordu.” (Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet 08.11)

Kişiler, toplumlar, kültürler, etnik kökenler, mezhepler arasındaki farklılıklara vurgu yapan, postmodernizm; farklılıkları bir zenginlik olarak sundu ve bir arada yaşamayı daha kaliteli hale getireceği fanteziyle, farklılıkları derinleştirdi.

Sonuç ilk ekonomik krizle derinleşen farklılıklar bir arada yaşamayı bir yana bırakın, çatışmaları arttırıp derinleştirmeye başladı.

Geriye insan olmanın, emekçi olmanın ortak değerlerin buharlaştığı bir ortamda bir birine düşman insanlar, toplumlar, etnisiteler, mezhepler kaldı; faşizmin yeşerip hızla boy attığı mümbit topraklar olarak…

Bu sırada yükselen faşizm, geleceğin olası savaşlarında ölmeye ve öldürmeye uygun insan tipini şimdiden yetiştirmeye başlıyor. (Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet 08.11)

Ülkemizde, sadece ülkemizde değil neredeyse tüm ülkelerde kendini göstermeye başlayan ekonomik kriz, sadece ekonomik kriz olmaktan çıkmaya, siyasi ve toplumsal krizlere de yol açmaya başladı.

Sermaye, felsefi olarak da küreselleşmesinin önünü postmodernizm ile açarken toplumların dokularına verdiği hasar, fütursuz sömürünün yarattığı yoksulluk ve çılgın tüketim kültürünün oluşturduğu çürümeyle birleşince dört bir yanda huzursuzluklar ve çatışmalar boy atmaya başladı.

Sermaye kendi yarattığı, kontrol altındayken işine yarayan, ama kontrolden çıktıkça kendisi için tehlike yaratan bu durumdan çıkmak için daha önce de olduğu gibi yine otoriter yönetimlere ve onunla da yetinmeyip, alt yapısını oluşturduğu faşizme dümen kırmaya başlıyor gibi (Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet’teki köşesinde ‘Faşizmi Düşünmek’ adlı üç seri yazıyla bunu ayrıntıladı) …

Farklılıklar yerine ortaklıklara;  sermaye karşısında herkesi ortaklaştıran ‘emek’e yoğunlaşan, emek çevresinde bütünleşen; her türlü dışlamayı, ‘şeytanlaştırmayı’, dışlayan; insani ve çevresel değerler çerçevesinde dayanışan bir felsefeyle oluşturulacak toplumsal direnişler bu gidişi tersine çevirebilir…

Son söz Ergin Yıldızoğlu’nun ‘Faşizmi Düşünmek’ üçlemesinin son paragrafı ile olsun.

“Birincisi, Faşizme karşı, nostaljik, geriye doğru bakan akımlara güvenerek, başarılı bir mücadele hattı yaratılamaz. Faşizme karşı, bir “öteki” nefreti içeren duyarlıklara sahip akımlarla birlikte direnilemez. İkincisi, faşizme karşı mücadeleye, karşıt hareket yaratma çabalarına, ancak ve öncelikle, işçi sınıfının (çalışanların) gelişmekte olan sektörlerde çalışan, iyimser, özgüveni ve özgürlük refleksi güçlü, faşizmin propagandasının içeriğini kolaylıkla görebilen, nostaljiye kapılmayan kesimleri önderlik edebilir.”

Dr. Nedim İnce

Altınoluk / 20. 11. 2018

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email