Editör yazının gelmesini sabırsızlıkla bekliyor. Gazetede sayfaların yapılması ve bir an önce matbaaya gönderilmesi gerekir. Üstelik her gün bunu yapmak zorunda. O nedenle onu bekletmeye, ondan sabır istemeye hakkım yok.
Ama bu durum sabır üzerine önceden yazdığım bir yazıyı paylaşmama engel değil.
Buyurun:
“TDK Türkçe Sözlükte ‘sabır’ kelimesini aradığımızda karşımıza iki tanım çıkmaktadır. Birinci tanımda olumsuzluklar ön almaktadır ve şöyledir: “Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç.” İkinci tanım ise daha geniş bir anlam içermekte olup; “olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme” şeklindedir.
Yazının konusu sabrın daha çok ikinci anlamı üzerinedir.
Halk arasında ‘an’ üzerine güzel bir tanım vardır; sabır ve sabırsızlığa da işaret eden.
Bu tanıma göre an, trafikte kırmızı ışıkta en ön sırada dururken ışığın sarı yanmasıyla arkadan duyulan korna sesi arasındaki zamandır. Araba kullananlar bu anı defalarca yaşamış ve büyük bir olasılıkla bir o kadar da yaşatmıştır. Bu durumda bu anların tükenmesi mümkün gözükmemektedir.
Kentlerde hele de irice olanlarında trafikte sürücüler her gün sabırsızlığın onlarca örneğini yaşamakta bir o kadar da yaşatmaktadır; oldukça stres yükleyen, sinir bozan…
İletişimde de durum çok farklı değil; son teknolojik gelişmelerden sonra. Cep telefonu denilen alet akıllandıktan sonra bu çok daha görünür hale geldi. Artık insanlar 24 saat erişilebilir ve erişebilir bir kapasiteye ulaştı. Aradığında karşının telefonun çalma süresi uzadıkça huzursuzluklar başlıyor ve gerilim ele geçiriyor arayanı. Hele de açmazsa yerini söylenmeler alıyor: “zaten telefonuna bakmaz, neden taşır ki bu telefonu, şimdi açmayacak da ne zaman açacak…” Bu arayan kişinin o anki ruh durumuna göre uzar gider: aranan kişi daha sonra arayanı aradığında çoğunlukla kaldığı yerden devam eder. Üstelik hiç yadırganmaz, olağanlaşmıştır artık bu durum.
Akıllı telefonlarda sözel iletişim yanı sıra anlık mesaj, dosya, fotoğraf, video iletişim araçları olarak kullanılır. Atılan bir mesaja, paylaşılan bir fotoğrafa, videoya yanıt gecikir hele de verilmezse yandı gülüm keten helva…
Alın size bir gerginlik alanı daha…
Bir zamanlar elektronik postada yaşadığımız; yazdıktan yarım saat sonra gelmeyen yanıt üzerine, gerginlikler artık akıllı telefonlar sayesinde 7/ 24 emrimizdedir.
Hızlanan ve saf bir tüketim nesnesi haline dönüşen hayatta beklemeye yer kalmamıştır. Her şey anında, çarçabuk olmalı, sonuçlanmalı; arkada bekleyen çok şey var zira…
Bir sonrakinde olan aklımızla, çarçabuk tükettiğimiz hayatın o anından da bir şey anlamadığımız gibi sonrasını da aynı akıbet beklemektedir.
Gergin, hiçbir şeyin hakkını veremeden, alamadan yaşanan bir çağda insanlarda en çok stres hormonlarına iş düşmekte, bedenler zihinler, ilişkiler yıpranmaktadır bu doyumsuz sabırsız çağda…
Çocuklarında hatta gençliklerinde çok daha yavaş akan bir hayatı yaşamış olanlar; mektup yazıp yanıtını iki üç hafta heyecanla beklemiş, postaneden telefon yazdırıp yarım saatte bağlanınca sevinçten havaya uçmuş, sakin akan trafikte bir birine yol vermiş, bir birlerinin yüzüne bakarak saatlerce sohbet etmiş olanlar, iyi midir kötü müdür bilmem, ama en azından günümüzün hayatı karşında nostalji yapma şansına sahipler…
Bu hayatın içine doğanlar bundan da mahrum ne yazık ki…
Sabırsızlığın ebeliğini yaptığı tahammülsüzlük ve el ele verdiğinde gerginlik, karamsarlığın desteğiyle yanına öfkeyi de almakta; sevince, neşeye, iyimserliğe, nezakete, umuda, dayanışmaya çok az yer kalmaktadır…
Velhasılıkelam sabırsız bir çağdayız bir o kadar da öfkeli…”
Nedim İnce
Ayvalık / 24. 05. 2022
Son Yorumlar