preload preload preload preload

Sen Yanmasan Ben Yanmasam


3rd Ağustos 2021 Köşe Yazıları 0 Comments

SEN YANMASAN BEN YANMASAM

Son günlerde orman yangınları kasıp kavuruyor ülkemizin dört bir yanını.

Rüzgar, kuru ve sıcak hava, birçok bölgede onlarca yangın, yangını önlemeye ve söndürmeye yeterince hazırlıklı olmama, yangınların büyümesine, yayılmasına, can ve mal kayıplarının artmasına yol açmakta.

Neredeyse her Yaz ayının değişmez bir özelliği olmaya başladı bir önceki yılı aratacak sıcak hava dalgaları…

Binlerce yıldır olan orman yangınları da her yıl bir sene öncekini aşacak kadar sık ve daha geniş bir alanı etkileyecek şekilde ortaya çıkar oldu..

Ülkemizde her sene çıkan orman yangınlarından bu senekinin farkı daha geniş alanları kapsaması yanı sıra yer yer yerleşim yerlerini de içine alması, can kayıplarının ormanı söndürmeye çalışanlarla sınırlı kalmaması ve mal kayıplarına da yol açmasıdır.

Orman yangınlarının bir kısmı yıldırım düşmesi gibi doğal nedenlerle çıkarken büyük bir çoğunluğu insan faaliyetleri sonucudur.

İnsanın Dünya üzerindeki tarihine göz attığımızda tabiatı sürekli etkileyen, değiştiren, tüketen bir özelliği olduğunu görürüz.

Son yüzyıllarda bilim ve teknolojiyi geliştirerek edindiği tabiatı ve kendi doğasını etkileme, değiştirme potansiyeli, neredeyse varlığının temel özelliği olan her şeyi tüketme kapasitesi Kapitalizmle ve çok milyarları bulan sayısıyla birleşince, Dünya’yı kalıcı olarak değiştirme gücüne erişmiştir.

Küresel ısınma bunun en kapsayıcı sonuçlarından biri gibi gözüküyor. Dünya ve Güneş arasındaki ilişkiye bağlı olan iklim düzeni şimdi insan eliyle de değişiyor; aşırı sıcaklar, kuraklık, aşırı soğuklar, aşırı yağışlar ve seller, fırtına ve hortumlarla bezeli bir iklim…

Artan insan sayısı, uygarlıkla bile yeterince değişmeyen hayatta kalma içgüdüsünden ve ölümlü olma bilgisinden kaynaklanan tüketim özelliğini besleyen Kapitalizm ve Kapitalizmi ayakta tutup pekiştiren insanın hırsı:

Ormanları birer tüketim malzemesi yapıp delik deşik etmekte, her geçen yıl sınırlarını daha da geriletip, Dünya üzerindeki alanlarını küçültmekte ve içinde yürüttüğü faaliyetlerle yanmalarına yol açmakta;

Endüstriyel tarımla toprağı bir meta olarak görmekte. Verim adına, birim başına daha fazla ve ucuz ürün elde etme adına, toprağı, sadece toprağı değil yer altı sularını, buharlaşmayla havayı da kimyasallarla zehirlemekte, hibrit tohumlarla başkalaştırmakta, bununla yetinmeyip yapay zeka ve robotları kullanıp insansızlaştırmakta;

Endüstriyel hayvancılıkta neler olduğunu yazmaya yüreğim elvermemekte;

Sanayi ile tüketmediği çevre, kirletmediği su, deniz, zehirlemediği toprak ve hava kalmamakta;

Adını başka şey koysa da kaynakları paylaşmamak, başkasınınkine de el koymak için yüzbinlerce senedir bir birini boğazlamakta;

Yanan ormanlar gibi kendini ve kendiyle birlikte yaşayan tüm canlıların geleceğini cayır cayır yakmaktadır.

Umut bu ya bir gün Nazım Hikmet’in kehaneti gerçekleşir:

Ben yanarım, sen yanarsın ve bir birimizle, tabiatla uyum içinde yaşanan bir aydınlığa çıkarız…

Nedim İnce

Altınoluk / 03. 08. 2021

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email