Neden sonuç ilişkisi hakkında birçok şey duymuş, okumuşuzdur. Yaşamımızın bir kesitinde bundan söz etmişliğimiz de vardır.
Neden dediğimiz şey aslında sonuca varana kadar olanlardan başka bir şey değildir. Bu zaman dilimine ve o sırada olanlara hep birlikte süreç demek mümkündür; sürecin bitiminde ortaya çıkan son duruma da sonuç…
Hayatın kesintisizliğine bakıldığında aslolanın süreç olduğunu ve bu sırada olanların birbiriyle ilişkilerine, etkileşimlerine bakarak sonuç diye adlandırdıklarımızın, devam eden akışta başka şeylerin sürecinin bir parçası olduğunu görebiliriz.
Yaşama bakışta olanlara, akıp gidenlere yoğunlaştığımızda gördüklerimiz, algılarımız, anlamlandırmalarımız farklı olmakta ve süreç odaklı olduğumuzu söyleyebilmekteyiz. Tek derdimiz sonuç ise sonuç odaklıyız demektir; algıda seçicilik nedeniyle gördüklerimiz azalmakta, anlamlandırmamız sonucun istediğimiz gibi olup olmamasıyla sınırlı kalmaktadır.
Kişi süreç odaklı olduğunda yaşamdaki her şeyin kendine özel bir anlamı vardır. Yaşanan her an önemli, dikkate alınması, hesaba katılması gereken bir şeydir. Hani derler ya; “hayatı dolu dolu yaşamak” işte bu durumda bu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Sürecin sonunda istenen sonuç ortaya çıkmasa dakişinin “dolu dolu” yaşadıkları ortadan kalkmamakta ve o zaman da hayat boşu boşuna geçmemektedir. Ortaya çıkan sonuçlar önemini yitirmemekle birlikte bu bütünün bir parçası olması nedeniyle yaşamdaki anlamı daha dengeli bir hale gelmektedir.
Sonuç odaklı olunduğunda oraya kadar gidilen yolda yaşananlar ıska geçilebilmektedir. Bunun yanında evrensel değerlerle uyuşmayan davranışlar da sonuç için sergilenebilmektedir. Sonuç istendiği gibi olursa süreçteki kayıplar, onun için ödenen bedeller göz ardı edilebilirken, tersi durumunda büyük bir hayal kırıklığı yaşanmakta ve umutsuzluk çıkmaktadır sahneye.
Süreç odaklıların hayatı acısıyla, tatlısıyla bir bütün olarak kucaklamaları nedeniyle yaşadıklarından çoğu zaman tat almaları mümkünken, sonuç odaklılar bir ana, arzunun, isteğin, başarının gerçekleşeceği o ana kilitlenerek bütünü yani hayatın akışını hissedememektedir. Yaşamdan aldıkları tat sadece istediklerini elde ettikleri anlarla sınırlı kalabilmekte ve yaşadığı diğer anları kaçırmaktadır. Bir yandan derin duygusal dalgalanmalar yaşarken diğer yandan kendilerinin de benimsemede güçlük çektikleri davranışların içine girerek bu derinliği daha da arttırabilmektedirler.
Sürece odaklanmak hayata odaklanmaktır; hayatı sevmek, onu oluşturan her şeyi, oldukları için sevmektir…
Sadece sonuç odaklı olmak, süreci göz ardı etmek çoğu zaman acı çekmek, acı çektirmektir…
En güzeli bence, sonucu gözden uzak tutmadan süreci yaşayabilmektir…
Ne mutlu bu dengeyi tutturabilenlere…
Nedim İnce
Ayvalık/ 28. 06. 2022
Son Yorumlar