preload preload preload preload

Üç


25th Ağustos 2020 Köşe Yazıları 0 Comments

ÜÇ

İnsanlığın dünya üzerindeki kaderini bir biriyle ilişkili üç şey belirleyecek gibi duruyor…

Birincisine dünya üzerindeki gelir dağılımı bozukluğunu yazabiliriz.

İkincisine şuursuzca tüketilen doğal kaynaklar yakışır ki bunu hızlandıran küresel ısınmayı da unutmamak gerekir.

Üçüncüsü de bilim kurgu roman ve filmlerinde senelerce işlenen, gün be gün gerçekleşme olasılığı artan insan tarafından yapay zeka ile donatılmış makine ve androidler olarak sıralanabilir şu anda biraz spekülatif olarak görünse de…

Gelir dağılımı bozukluğundan başlayalım: Dünya üzerinde yaşayan insanların yüzde biri, barındırdığı ölçülebilir zenginliğin yüzde ellisine sahiptir. Diğer bir deyişle geri kalan yüzde doksan dokuz yüzde birden artan yüzde elli ile yetinmek zorundadır. Bunun içinde dengeli bir dağılım olsa da “hiç yoktan iyidir” diyebilsek. Ne yazık ki bu rakamlar alt gelir guruplarında çok daha korkunç boyutlara varmaktadır.

Varsıl ülkelerde yaşayanlar beni ilgilendirmez, yoksul ülkelerdekiler düşünsün diyebilir ama kazın ayağı öyle değil; dünyadaki yoksulların yarısı G20 denen en zengin yirmi ülkededir.

Ülkemizde durum daha da kötüdür. Çin ve Meksika ile gelir dağılımı bozukluğunda ilk üçte yer almaktayız. Bu üç ülkeyi ABD ve Brezilya takip etmektedir.

OECD2014 yılında hazırladığı raporundaki bu tespit şu rakamla daha da pekişmektedir: OECD ülkelerindeen zengin yüzde onu en yoksul yüzde onundan 8 kat fazla para kazanırken bu ülkemizde neredeyse ikiye katlanmaktadır: 15.1 kata ulaşmaktadır.

Bu rapordan birkaç sayı daha: bankalardaki mevduatın yüzde kırk altısı, hesap sahiplerinin sadece yüzde birine ait.

Devam edelim; kısa zamanda otuz beşten kırk dörde çıkarmakla övündüğümüz dolar milyarderlerimizin servetleri ülkemizin bir yıllık gelirinin yüzde on beşine denk düşmektedir.

Gelir dağılımındaki bu korkunç dengesizlik ne yazık ki her geçen yıl daha da artmaktadır: 2014 ait yukarıdaki rakamların günümüzde derinleşen ekonomik krizle daha da kötüleştiğini gösteren istatistikler var. Bu da daha fazla yoksulluk, yoksunluk, açlık, hastalık, çatışma, terör, savaş, ölüm ve mutsuzluk demektir

İkinci olarak hızla tükettiğimiz doğal kaynaklarımızdan söz edelim. Son yüzyılda atmosfere bıraktığımız CO2, insanın var olduğundan bu yana saldığına eşit durumdadır. Küresel ısınmaya davetiye çıkaran bu durum hoşumuza gitmeyecek atmosferik olaylara yol açacak ve açmaya başladı bile: sayısı ve yıkım gücü artan fırtınalar, kasırgalar, hortumlar, seller, kuraklıklar…

Bu da yetmezmiş gibi diğer yandan kirlenen, erozyonla denizlere, okyanuslara taşınan toprak gün be gün bizi doyurmaktan uzaklaşırken endüstriyel tarım geleceğimizden çalarak sonraki yıllar için yeterli besin üretimini tehlikeye atmaktadır. GDO’lu ve katkılı besin maddelerinin yarattığı sağlık sorunlarından bahsetmiyorum bile…

Son yüzyılda dünya üzerindeki servet birçok şey gibi akıl almaz boyutlarda artmıştır. Ve varsayıldı ki zenginlik arttıkça insanların da refahı artacak ve daha mutlu bir hayat sürecekler. Ne yazık ki beklenen olmadı; bir yandan bu zenginlik çok dengesiz dağıldı insanlar arasında, çok az zengini daha da zengin edebilmek için milyarlarca yoksulu üretti.  Diğer yandan bu zenginleşmeden daha fazla pay alabilmek adına; dünya büyük yıkımlara neden olan iki dünya savaşı gördü gördü ve hala birçok yerde başlayıp biten ve de devam eden bölgesel savaşlar var.

Bize, insanın refahı için daha çok büyüme gerekir derken ve insanlar buna inanıp davranışlarını ona göre düzenlerken aslında sermayenin ne pahasına olursa olsun kendini yeniden üretmesine aracılık etmiş oluyorlar ve kaderlerini belirlemede rol alıyorlar.

Tüm bunlara son zamanlarda klasik bilişimizin anlama kapasitesi üstüne çıkan digital teknolojideki gelişmelerin getirdiği yapay zeka eklendi. Nesnelerin interneti ile birleştiğinde başlangıçta gelir dağılımında olduğu gibi çok az insanın çıkarına hizmet etmesi mümkün görünüyor ve bu geri kalanlar için iyi bir haber değil.

Daha kötü haber ise yapay zekanıninsanın kontrolünden tamamen çıkması ve insanı kontrol etmesi…

Neler yapabileceğini bilmediğimiz için sonucun ne olacağını da bilmiyoruz.

Bu gidişatta:

Bir: Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oluyor.

İki:  Dünyanın yaşamamız için gerekli olan doğal kaynakları tükeniyor. İnsan ve onun yaşama koşullarında hayatını sürdüren canlılar için yaşanmaz bir duruma geliyor.

Üç:  Kendi yarattığımız yapay zekanın, Frankenstein gibi kontrolü tamamen ele alıp kaderimizi belirleme olasılığı artıyor.

 Tüm bunlara rağmen insanın kaderi yine de kendi ellerinde:

Ya bunun şu andaki habitatı olan Kapitalizmiyok edecek insanlar ya da Kapitalizm insanları…

 Nedim İnce

Altınoluk /  23. 08. 2020

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email