Emin Özdemir’in ‘O İyi Kitaplar Olmasaydı’ isimli eserini okuyorum. Sanırım bitirdikten sonra bir kaç kez daha okuyacağım; yazmayı düşünenlerin, yazanların da okumasını öneriyorum.
Kitaptaki denemelerinden birinin ismi ‘Yazma Tutkusu’ idi. Onu okurken yazının başlığındaki soru geldi aklıma; ‘Sahi, yazmaya ne iter insanı?’ Neden roman yazar; hikaye, anı, deneme, makale, şiir, neden yazar? Neden kitabı olmasını ister?
Bu sorunun yanıtlarını düşünürken Goethe’nin o meşhur sözü sökün edip geldi hafızamdan; ‘İnsan kendini yalnızca insanda tanır’.
Okuduklarıma biraz da kendi yazma deneyimlerimi katarak, öznel yazma itkilerimi bir başka yazıya bırakarak, yanıtları dökmek istedim ak kağıda.
İnsanın kendini ifade etme ihtiyacının ne kadar güçlü olduğunu biliyoruz. Benim yaşlardaki insanların en azından bir kısmı gençliğinde sevgilisine, arkadaşına, anne ya da babasına kendini herhangi bir nedenle ifade etme ihtiyacını şiddetle duyduğu mektuplar yazmıştır. Mektup bittiğinde çoğumuz rahatlamış ve göndermekten vazgeçmişizdir. Kendimizi kağıda bile ifade etmek yetmiştir.
Bu gereksinimi yüksek olan herkes kağıda kaleme sarılmaz muhakkak ancak araştırılsa sarılanların büyük bir çoğunluğunda karşımıza çıkabilir kanısındayım.
Okumayı sevenlerin, okudukça biriktirdikleri, mesleğini sevenlerin, kendini geliştirdikçe üstüne koyduğu bilgiler bir süre sonra söze gelmek ister ve zorlar insanı yazmaya, yeniden var olabilmek için.
Görünür olma, fark edilme isteği insanın biricikliğinin doğal sonucudur. Bazıları çok yıkıcı olabilen birçok yolu vardır bunun. Yazmak çoğunlukla yapıcı, yaratıcı yollardan biridir. Uçucu olan söz yerini kalıcı yazıya bırakmıştır. Okuyan görür yazanı, farkına varır yazanın.
Onaylanmak ister insan, yazdıklarını okuyanlar yazılanı benimseme de okuma eylemiyle yazanın varlığını onaylamış olur. Bir öykücük okumuştum uzun süre önce. Bir manastırda bir rahip günlük tutar, içini günlüğüne döker. Bulunmaması için en gizli yerlere saklar. Bir süre sonra ise günlüğün bir başkası tarafından bulunması ve okunması için çılgınca istek duyar. Bir yandan saklamaya devam ederken bir yandan da bulunmasını büyük bir heyecanla bekler.
Düş gücü, hayallerimiz her zaman dışımızdaki katı gerçeklerden çok daha geniştir. Bunun yazıya dökülmesi gerçeklerin ötesine geçmemizi, özgürleşmemizi sağlar. Bunun için de yazar insanlar.
Emin Özdemir’in dediği gibi sözcüklerin dünyası ile yeni bir dünya kurulur ve yaşamımız yavanlıktan kurtulur.
Söylenmeye değer şeyleri bulup çıkarmak, onları yazarak kalıcı hale getirmek büyük haz verir; tek başına bu haz bile yazdırabilir insana.
Duyularımızla farkına vardığımız, düşüncelerimizle kavradığımız, sezgilerimizle yakaladığımız, varoluşumuzu, yazının duygularımızı soyuttan somuta dönüştürmesiyle tamamlarız. Varoluş sancılarımızı yazıyla dindirme çabası yazmak için yeterli olmaz mı sizce?
Bazıları ise meşhur olmak, çok para kazanmak için de yazıyor olabilir mesela.
Teke tek her yazanın kendine has itkilerinin de olması mümkündür.
Benim kitap yazmadaki en büyük itkimin sevdiklerime kitap ithaf etme isteği olduğu gibi…
Her ne olursa olsun yazmak, insanı daha insan yapar, okuyanı da yanına alarak…
Nedim İnce
Ayvalık / 28. 01. 2023
Son Yorumlar