preload preload preload preload

Yemek


22nd Haziran 2021 Köşe Yazıları 1 Comment

YEMEK

Tabaklar neredeyse doluydu. Kenarından kıyısından didiklenmiş ve öylece bırakılmıştı masada. Söylenen kesindi, tabaklarda kalan yemekler dökülecekti. Döküyordu yemekleri; şimdiye kadar ailesi kazandıklarıyla böyle bir yemek yedirememişti kendisine, bundan sonra da kazandıklarıyla yiyebileceği de pek mümkün görünmüyordu.

Yiyemezdi ama çöpe dökebilirdi.

Çalıştığı otel deniz kıyısındaydı. Nam yapmış bir oteldi. Odaların çok güzel olduğunu söylerdi temizliğini yapan arkadaşları. Bir ara kendi gözleriyle de görmüştü hatta. Salonları, barları, animasyon amfi tiyatrosu, yemekhanesi, özel restoranı, havuzu, kumsalıyla onun hafızasına sığmayacak kadar lükstü.

Pahalıydı, hele ona göre ulaşılmaz bir fiyat ödüyordu misafirler. Her şey dahildi. Tevfik Fikret’in dediği gibi aksırıncaya, tıksırıncaya kadar nerdeyse yirmi dört saat yiyecek bir şeyler vardı. İçki ve içecek su gibi gidiyordu. Tabii bu terim suyun ücretsiz olduğu devirlerden kalma ama yine de meramı anlatıyor sanırım.

Arkadaşları çok şanslı olduğunu düşünüyordu. O meşhur ve lüks mü lüks otelde çalışıyordu. Reklamlardan görüyorlardı oradaki yaşantıyı. Görmedikleri ise orada çalışan arkadaşının kaldığı tıkış tıkış odalar, çalışma saatlerindeki yoğunluğu, otel misafirlerinden bazılarının oteli çalışanlarla birlikte satın almış gibi kaprisli davranışları, yetkililerin ‘müşteri her zaman haklıdır’ şiarını benimsemeleri, orada hizmetin bir aracı olmadan öte bir duyguyu yaşama fırsatı bulamaması…

Daha neler neler…

Yemekhanesinin o reklamdakinden çok farklı olduğunu da bilmiyorlardı;  kıyıda köşede bir yerde, göze görünmeyecek bir kuytuda küçücük yemekhanelerinden haberleri yoktu.

Göz alıcı iştah kabartıcı yemekleri ancak dökebildiklerinden da haberleri yoktu. Bazen dört beş gün üst üste aynı tabldotu yediklerinden de…

Gelir dağılımındaki uçurumdan söz edilir oldum olası. Hayat bunu bize somut olarak da gösterir. Kapitalizm bunu sen de bir gün o zirvedeki, zengin, ‘itibarlı’ bir kişi olabilirsin diye katlanılırdanöte kabul edilebilir kılıyor.

O otelde bunun çok zor olduğunu da bilmiyor arkadaşları.

Her şey otelin sınırları içinde oluyor; yan yana ve bağıra bağıra…

Odaların farkı…

Yemekhanelerin farkı…

Yemeklerin farkı…

Çalışma koşulları…

Hele de yemeğe izni olmayan…

Şimdiye kadar ailesinin geliriyle yiyemediği…

Bundan sonra da kazandıklarıyla büyük olasılıkla yiyemeyeceği…

Yemekleri çöpe dökmesi…

Hepsine bir şekilde katlanacak bir bahane buluyor da

Şu yemekleri çöpe dökmek katlanması gün be gün zorlaşıyordu.

Sırf bu yüzden sorumlusundan yerinin değiştirilmesini istedi. Herkesin kaçmak istediği plajın ve tuvaletlerin temizliği görevini üstlendi.

Belki daha çok yorulacak ama daha az acı çekecekti.

Nedim İnce

19.06. 2021 / Bodrum

  • Deftere Yazanlar

  • Arda Çekiç diyorki?
    Tarih Haziran 22nd, 2021
    Yoruma Yanit ver

    Çok güzel bir konuya değinilmiş burada, çalışanların kendisinin yiyemediği yemekleri çöpe dökmek zorunda olması gibi bir tezat durum var. Hayatımızda bilmediğimiz veya görmezden geldiğimiz bu olayları üçüncü şahısla anlatılarak sanki o çalışanlarmış gibi hissettiren, empati kurduran bir yanı var yazının.

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email