preload preload preload preload

Gül Şafaklı Bir Sabah


11th Ağustos 2015 Köşe Yazıları 0 Comments

Güneş tepelerin arkasından başını çıkarıp denizi uyandırmadan ayakta olmalıyım dedi yatmadan önce; saatini kurarak derin bir uykuya daldı.
Hep öyle olur, yine böyle oldu en güzel rüyaya rahatsız edici bir ses müdahale etti. Kısa bir şaşkınlıktan sonra akşamdan kurduğu saatin sesinin ayırdına vardı. Sesini kesti ve tembel tembel gerindi yatakta. Ancak yatağın onu bırakası yoktu. Güç bela bedeni kurtardı ve kendini balkona attı.
Serin sabah esintisi uykuyu çabucak kovarken kendini iyi hissetmesini sağladı. Derin derin içine çekti birkaç kez sabah tazeliğini ve tazelendi.
Güneşin kendini göstereceği, İda Dağı’nın denize doğru uzanan tepelerin üzerine tarifi mümkünsüz bir renk cümbüşü hakimdi. Homeros’un İlyada Destanı’ndan, İda Dağındaki gün doğumlarını betimlemesini ödünç aldı ve “Gül Şafaklı” bir gün başlıyor diye geçirdi içinden.
Kış nüfusu yaklaşık 30.000, Yaz ise 300.000 olan Altınoluk Beldesi; mahalle olmadan önce var olan belediyesinin, deniz kenarında yaptırdığı bir kilometreyi biraz aşan, Doğu-Batı istikametinde yer alan yürüyüş yoluna indi.
Önce, tepeyi aşan ilk ışıklarıyla Güneş ona “ merhaba”dedi. Sonra da “Gül Şafaklı” Altınoluk sabahında uyanan deniz ve sevinçle bir biriyle oynayan sokak köpekleri…
Ondan önce yürüyüşe başlayan insanlardan ise ses çıkmadı.
Tek başına yürüyenlerin yanı sıra ikili üçlü guruplar halinde yürüyorlardı. Bir saat süresince yüzlerini, beden dillerini gözledi onlarla aynı parkurda yürürken. Denizin huzuruna, köpeklerin şen şakraklığına tezat hemen tüm yüzler maske gibiydi gerginlikten. Günaydın sözü duymamasına şaşırmadı bir süre sonra; gurup halinde yürüyen insanlar bile bir birleriyle konuşmuyorlardı; asık ve gergin bir yüzle gergin adımlarla yürüyorlardı. Aslında asırlardır “acının bal eylendiği” ülkede yaşayan biri için çok da şaşırtıcı değildi bu durum.
Kadınların farklılığını burada da gördü. Gurup kadınlardan oluşuyorsa tempolarını konuşmalarına göre ayarlıyorlar ve sohbetlerini eksik etmiyorlardı.
Nedir bu acı diye hayıflanırken Güneş koştu imdadına. Parkurda doğuya doğru ilerlerken kendini gösterdiği tepelerin arkasına saklandı ve kısa bir süre sonra küçük çocuğa “ceeee” yapar gibi tekrar gözüktü. Derken neşeli konuşmalar çaldı kulağına. Sese dönüp baktığında iki genç kız gördü. Deniz kıyısına havlularını sermiş, derin bir sohbete dalmış vaziyette acele etmeden üzerlerini çıkarıyorlardı.” Önemli olan denize girmek değil bir birimizle konuşmak” diyorlardı adeta. Nitekim sohbetleri denizde de yüzerken de devam etti.
Yüzüne yayılan gülümsemenin tüm bedenini ele geçirdiğini hissettiği bir anda;“ Hayat her şeye rağmen güzel” diye mırıldandı içinden…
Altınoluk / 25. 07. 2015

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email