Meslek tanımı için Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğü’ne göz attığımızda “Belli bir eğitim ile kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş” cümlesi ile karşılaşırız.
Yine TDK’nın İktisat Terimler Sözlüğü mesleği; “Bir kimsenin geçimini sağlamak için sürekli yaptığı; bilgi, eğitim veya yaratıcı güç gerektiren etkinlik” şeklinde tanımlamaktadır.
Zanaat tanımı ise şu şekildedir: “1. İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat. 2. El ustalığı isteyen işler”
Usta için iki tanım şu şekildedir: “1. Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse. 2. Zanaat öğreten kişi.”
Sanat tanımına göz attığımızda karşımıza çıkan manzara ise şudur: “1. Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık. 2. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım. 3. Bir şey yapmada gösterilen ustalık. 4. Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü 5. Zanaat.”
Tıp doktorluğu; yani hekimlik yukarıdaki tanımlardan da anlaşıldığı gibi bir meslek olup usta çırak ilişkisinin kendine yer bulduğu bir zanaattır. Gelişen bilgi, tıbbi teknik ve teknoloji sonucunda sanat tanımını da içeren özellikler taşımaya başlamıştır.
İlk çağlarda insanlar yolunda gitmeyen her şeyi tanrılara, ruhlara bağlayarak nedenlerini açıklamaya çalışmışlardır.
Hastalık gibi insan bizzat kendisi için normalden sapma olan, acı çekmesini neden olup, yaşamını tehdit eden hatta sonlandıran şeyler de tanrıların gazabı, kötü ruhların işi olarak değerlendirildi. Hekimlik görevi büyücülere, şamanlara düştü.
İnsan sosyalleştikçe ve aklını kullanıp bilgi dağarcığını zenginleştirdikçe büyücü ve şamanların bazıları daha öne çıkmaya başladı; tapınaklarda sağlık alanında özelleşmiş, babadan oğula, ustadan çırağa geçen ilk hekimler tarihteki yerini aldı.
Bir tapınakta rahip hekim olan Hipokrat modern tıbbın temellerini atan kişi olarak kabul edilir. Hipokrat ile birlikte tanrısal boyutu biraz geri plana çekilen ve dünyevi özelliği baskın olmaya başlayan hekimlik mesleği, Hipokrat’ın tanımladığı yemin ile de ilk kurallarını da yaşama geçirmeye başladı.
Başlangıçta usta- çırak sistemi ile kişisel düzeyde gerçekleştirilen tıp eğitimi; sosyal örgütlenmeler geliştikçe yine usta- çırak sistemi bazında ancak kurumsal temele dayanmaya başladı. Yeryüzünde açılan ilk okullar arasında tıp eğitimi verenlerin de olduğunu biliyoruz.
Tıp mesleği, artan bilgiler ve gelişen beceriler sonucunda hastalıkları tanımaya, doğru tanılar koymaya, etkili tedavi yöntemleri geliştirmeye başladı. İnsanların acılarını dindiren, yeniden sağlığına kavuşmasını sağlayan hekimler, tarihsel kökenlerindeki kutsallıklarının dünyevi beceriler ile devam etmesine olanak tanıdılar.
Tarih boyunca saygı duyulan, sosyal statüsü yüksek, rahat geçinecek bir gelire sahip olan hekimler, özenilen, gıpta duyulan hatta kıskanılan bir meslek grubu oldular.
Bilgi birikiminin yoğunluğu, geliştirilen özel beceriler, mesleğin doğrudan insanı ilgilendiren, insanı etkileyen bireysel ve toplumsal özelliği ve de iç denetimi, hasta- hekim ilişkisinin öznelliği, tıp doktorlarını toplumda ayrıcalıklı bir konuma getirdi.
20. yüzyılda hızlanan, 21. yüzyılda akıl almaz gelişmelere imza atan bilim ile sağlık hizmetleri çok daha özelleşti ve aynı oranda da hekim dışı uzmanlaşmış sağlık personeline de yer açtı. Hekim yine sağlık hizmet ekibinin başı olmakla birlikte ciddi eğitimlerden geçen bir sağlık ekibi ile görev yapmaktadır. Önceleri sadece hekimlere has bazı beceriler artık ekibin diğer üyelerine ait olamaya başlamış, hekim alanında daha da uzmanlaşırken çekildiği yerlere diğer üyeler yerleşir olmuştur.
Yaygınlaşan eğitim, olağan üstü artan iletişim kanalları, bilgi üretimindeki ve paylaşımındaki baş döndürücü hız ayrıcalığının temel taşlarından olan hekimlerin bilgi tekelini de sarsan diğer gelişmelerdir.
Bunların üzerine sağlık hizmetlerinin ticarileşmesi gelince binlerce senedir damıtılarak gelen meslek kuralları ticari kurallar ile yer değiştirmeye başlamıştır.
Artık hekimler sermayenin ücretli çalışanlarıdır. Sağlık hizmeti üretirken mesleki kurallar ticari kaygılar izin verdiği ölçüde uygulanacaktır. Sağlık ekibinin hala lideri olsa da onu nasıl yöneteceğini patronları, özel sigorta şirketleri, Sosyal Güvenlik Kurumu ve ilgili bürokrasi ve de siyasi iktidar belirlemektedir. Sağlık artık kar etmenin ön planda olduğu ve hizmetlerin buna göre yürütüleceği bir alan olmuştur.
Sosyal statüsü, geliri düşen, insanlar ve toplum nezdinde ayrıcalığını yitiren hekimin mesleğini yaparken uğrayacağı motivasyon kaybının işine nasıl yansıyacağı; olası olumsuz etkilerinin cezai yöntemlerle ne kadar engellenebileceği bir muamma olarak durmaktadır.
Mahallelinin tanıdığı, bildiği bakkal, artık çok daha fazla kişinin gördüğü ama kimsenin tanımadığı hipermarketteki bir kasiyer olmuştur.
Sermayenin işleyişi gereği bakkalın kasiyer olmasının bireysel ve toplumsal etkisi çok olumsuz olmayabilir.
Ancak söz konusu hekim olunca sonuçlarının nasıl olacağını ise kestirmek pek de kolay olamayacak gibi durmaktadır.
Son yorumlar