preload preload preload preload

Ölüm Gençlere Yakışmaz


21st Haziran 2017 Köşe Yazıları 0 Comments

Nuriye Gülmen, Selçuk Üniversitesi’nde araştırma görevlisi iken açığa 15 Temmuz darbe girişimi sonrası açığa alma furyasından nasibini alır.
Bunu kabullenemez, kendine haksızlık yapıldığını ileri sürerek 9 Kasım günü saat 12:30’da Ankara Yüksel Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması yapar ve “Kendisinin işe iade edilmesi için oturma eylemine başladığını ilan” ederek harekete geçer.
Polis hemen her gün gözaltına alır. Savcı serbest bırakır bırakmaz aynı yerde eylemine devam eder; gözaltına alınır, salınır eylemini sürdürür.
Bir süre sonra, aynı dalgada KHK ile açığa alınan Semih Özakça, Acun Karadağ, Veli Saçılık da Nuriye Gülmen’in eylemine katılır.
Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı, çevresinde gün be gün artan insan kalabalığına ve neredeyse her gün polisin müdahale edip kalabalığı cop ve biber gazıyla dağıttığına ve bir kısmını göz altına aldığına tanık olur.
Oturma eyleminin 60. gününde açığa alma işlemlerinin yerini ihraç işlemi alır ve de Nuriye Gülmen ile Semih Özakça da 9 Mart’a açlık grevi kararı…
Gülmen ve Özakça, görevlerine iade edilme talebiyle başladıkları oturma eylemini açlık grevine çevirmeleri sonrası kamuoyundan gördükleri destek daha da artar. Ülkenin dört bir yanında basın açıklamaları, destek açlık grevleri hayata geçirilir.
Açlık grevinin hızla ölüm orucuna dönmeye başladığı 75. günde artık sayısı anımsanamayacak göz altılardan biri daha gerçekleştirilir. Savcı bu kez tutuklama talebi ile mahkemeye sevk eder Gülmen ve Özakça’yı. Ve de mahkemenin, açlık grevinin 75. gününde olan iki insanı tutuklama gerekçelerinden biri de “tutuklanmamaları adli sistemin işleyişine zarar vereceği” şeklinde karara geçer.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, mapushanede işlerine iade edilmesi talepleriyle açlık grevini sürdürüyorlar. Artık 100. gün geçildi. Siz bu yazıyı okurken biraz daha geçmiş olacak. Her saat bu iki genç insanı, sadece işlerine iade edilmelerini isteyen bu iki genç insanı, ölüme yaklaştırmaktadır. Kaygı ve endişe büyüktür.
Taleplerini kamuoyuna ve hükümete açık bir şekilde duyuran bu gençlerin yaşaması için işe iadeleri bu kadar zor olmasa gerek. İşlerine devam ederken isnat edilen suçlardan açılan davalar sonuçlandığında karara göre davranmak mümkündür.
Bunun gerçekleşmemesi halinde Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’dan bir an önce yaşamlarını sürdürme yönünde karar almalarını, kendilerini ‘feda’ etmeden, hayatta kalarak fedakarlıklarına devam etmelerini istemek kaçınılmaz oluyor.
Bir de bu çağrıyı, Cumhuriyet Gazetesi’nden, yazının başlığını da oluşturan bir seslenişle yapan Yazar Ayşe Kulin’e yer vermek…
“Ne var ki genç ölümler bazen önlenemez. Hayatlarının baharında görev başında giden askerler polisler için veya kalleş bir bombanın, onulmaz bir hastalığın, kazaların kurbanlarına yüreğimiz yanar ama sorumluluğu kadere havale ederiz. Oysa işleri ellerinden alınan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın uğradıkları haksızlığı protesto etmek için başlattıkları açlık grevini sonlandırmak ve bu iki genç insanı hayata iade etmek o kadar kolay ki… Vicdanın sesine kulak vermek… Hepsi bu! Çünkü merhamet kibirden, bağışlamak cezalandırmaktan, sevgi nefretten üstündür. Bu gençler görevlerine iade edilirlerse hayatlarının akışını yaşarlar. Ölümlerine göz yumulursa bu gün değişik nedenlerle ıstırap çeken insanların bayrağı haline gelirler. Gerçi semboller kişilerden güçlüdür ama aslolan da hayattır. Buradan Nuriye ve Semih’e sesleniyorum: Ölüm gençlere yakışmaz çocuklar, yalvarırım hayatta kalın ve öyle mücadele edin çünkü Allahın bize bahşetiği hayat kutsaldır. Dilerim ya onlar ya da bu açlık grevini sonlandırabilecek birileri beni duyar ve bana hak verir, çok geç olmadan.”
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 19. 06. 2017

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email