Tıp insanlık tarihi kadar eski bir alandır. Hastalanan, yaralanan insanların yardımına koşmuştur binlerce yıl. Büyüler, dini ayinler, okumalar üflemeler yanı sıra bitkilerin tedavi edici gücü de kullanılmıştır tedavi alanında.
Denebilir ki bitkisel tedavi tarihi tıp tarihi ile neredeyse özdeştir.
Bu durum son yüzyıllara kadar böyle iken; Rönesans ve Aydınlanma ile bilim alanındaki dev ilerlemelerden tıp biliminin de nasibini almasıyla, değişmiştir.
Kimyanın gelişmesi, farmakolojiye, yani ilaç bilimine yansımış; tedavide bitkisel maddeler yanı sıra kimyasal olanları da kullanılır olmuştur.
Zamanla tedavi, bitkilerden kimyasal maddelere kaydı ki bu maddelerin etken maddeleri, etki şekilleri, dozu, insandaki dağılımı, atılımı çok ayrıntılı bir şekilde saptandığından adına ilaç dendi.
İlaç sektöründeki karlılık; beraberinde araştırmayı ve çok daha fazla ilacın keşfedilip, üretilip kullanıma verilmesine yol açtı. Sektör, senede trilyon dolarlık cirolara ulaştı.
İlaç yanı sıra yeni birçok tıbbi yöntem; gelişen bilim ve teknolojiye ayak uydurarak, uygulama alanında yerini aldı.
İnsanlarda; bilimin, teknolojinin ve buna paralel gelişen tıbbın çözemeyeceği sorun kalmadı yanılsaması yaratıldı. Ancak tıp her türlü sağlık sorununu çözemediği gibi tedavilerinde istenmeyen yan etkilere de yol açıyor ve hayal kırıklığının daha da büyümesini kolaylaştırıyordu.
Tıbbın her şeyi çözememesi sonunda yaşanan hayal kırıklığına, ilaç sektörünün karlılığının çekiciliği de eklenince; para kazanmayı her şeyin önünde tutan zeki insanlar bitkilerin “mucizevi” tedavi edici etkilerini tekrar keşfettiler.
Her gün televizyon ve radyolarda, basında, fısıltı gazetesinde bu ‘yeni’ mucize yer almaya başladı: modern tıbbın ‘beceriksizlikleri’ tabiat tarafından onarılacak tabii ki ve buna aracılık edenlerin ceplerini doldurarak…
Binlerce senedir çeşitli hastalıkların tedavilerinde kullanılan bitkilerin bazı yararları olduğu tartışılmayacak bir gerçek ve zaten gündelik hayatımızda kesintisiz bir şekilde kullanageliyoruz; nane-limon, sinameki vb… Bu nedenle bitkisel tedavi neredeyse genlerimize işlemiş bir yöntem. Dolayısıyla yok sayılması mümkün değil.
Ancak bazı gerçekleri bilmekte yarar var.
Bitkilerle tedavi mucizeler yaratabilseydi modern farmakolojiye gerek kalmaz ve bu günkü ilaç sektörü bu gelişmişliğe ve boyuta gelmezdi. Yani bitkisel tedavinin bilimsel adıyla fitoterapinin tedavide değil de cepleri doldurmada mucize yarattığı söylenebilir.
İnsanların beslenmesinde bitkiler önemli bir yer tutmaktadır. Bu durum bitkilerin zararsız olduğu ön kabulünü güçlü bir şekilde yerleştirmektedir. Bitkilerle ‘mucizeler’ yarattığını ileri sürenler; ilaçların yan etkilerinden bunalmış insanlara, bu ön kabulden yararlanıp fitoterapinin tamamen zararsız olduğunu ileri sürebilmektedir.
Bunun öyle olmadığını biliyoruz; örneğin Sokrates’in öldürülmesinde kullanılan baldıran zehri bitkisel kökenlidir. Kimya bilimi kimyasal olanları keşfeden kadar on binlerce sene bitkisel kökenli zehirler kullanılmıştır suikastlarda, cezalandırmalarda; yani bir maddenin bitkisel olması zararsız olmasının garantisi değildir. Nitekim medyadaki acı haberler bunun güncel örnekleridir.
Fitoterapide kullanılan bitkilerde insanı etkileyen birçok maddenin; bulunduğunu biliyoruz. Bunların bir kısmı uygun hazırlanma koşullarında ve uygun miktarda alındığında istenen olumlu sonuçları vermektedir. Ancak tersi durumunda aynı bitki zarara da yol açabilmektedir. Bir kısmı da her durumda zarara yol açabilmektedir.
Bu nedenle bitkisel tedavide kullanılan bitkinin içerdiği etkili maddenin miktarı önemlidir. Azı tedaviye yetmezken çoğu çeşitli yan etkilere yola açabilmekte, hatta ölüme davetiye çıkarabilmektedir.
İşin önemli bir tarafı da aynı tür bitkide bulunan etkili madde;
• bitkinin yetiştiği bölgeye
• mevsime ve mevsimin nasıl geçtiğine
• hatta yağış miktarına göre
değişiklik göstermektedir.
Ve bu nedenle, her zaman aynı bitkiden aynı miktarda kullanmak aynı miktarda etki görmek anlamına gelmemektedir. Yani doz ayarı sorunludur.
Uzatmadan sonuca gelecek olursak:
• Bitkilerle tedavi binlerce yıldır uygulanan geleneksel bir tedavi yöntemidir.
• Modern Farmakoloji; kimyasal ilaçlardaki gelişmelerden kamaşan gözü ile bitkilerle tedaviyi büyük ölçüde göz ardı etmiştir.
• Yaşamda boşluk başka şeyler tarafından doldurulur ve Modern Farmakolojinin boşalttığı alanı, bitkilerle ‘mucizeler’ yaratığını ileri süren insanlar doldurmuştur.
• Bitkilerle tedavi mucize yaratmıştır ancak bu modayı yaratan insanların cebini doldurmak şeklinde olmuştur.
• Modern Farmakoloji bitkilere hak ettikleri şefkati göstermezse kötü ellerde hak etmedikleri kötü bir üne sahip olabilirler.
Devlet ve bilim insanlarının en kısa zamanda bilimin gereklerini yerine getirerek bitkilerle tedavinin-fitoterapinin hakkını vererek meydanı boş bırakmamaları acil bir arzu olarak kendini göstermektedir.
Son yorumlar