preload preload preload preload

Denizdeki İp


19th Ağustos 2015 Köşe Yazıları 0 Comments

Her sabah evdekiler uyanmadan kalkar, 5 dakikalık yürüyüşle sahile inip denize girer. Bu bütün yaz boyunca aksatmadığı neredeyse tek alışkanlığıdır.
Denize girer dedik de öyle uzun boylu yüzer demedik. Yüz kiloyu bir hayli geçmiş ve kendinden önce giden kocaman göbeğini zorluk taşıyan hatta her adımda mızmızlanan bacakları, dizleriyle kıyıdan bir iki metre kadar ilerler, su, göbeği hizasını biraz geçince boyun seviyesine kadar eğilir, biraz serinler ve tekrar sahile, kıyıya döner. Belediyenin sahildeki duşunda çimdikten sonra, yanında getirdiği açılır kapanır sandalyeye, kilometrelerce yüzmüş bir insanın yorgunluğunda oturur ve dinlenirken de denize girenleri, sabah yürüyüşü yapanları seyreder.
Onun için günün en keyifli saatleri su gibi akıp geçer.
Yine böyle bir sabahtı, denizine girdi, birkaç metre ilerledi, hafif eğilip kalkarak deniz suyunun ferahlatıcı özelliğini tüm bedeninde hissetti. O kadar güzel geldi ki her zamankinden daha fazla sürdürdü bu deniz banyosunu; havalar o kadar sıcaktı ki gece doğru dürüst uyuyamamıştı ve bu serinleme çok hoşuna gitti.
Yorulduğunun farkına varınca kıyıya dönmeye karar verdi. İlk adımda sendeledi, kendini toparlamak için telaşla attığı ikinci adım o ağır bedenini taşıyamadı ve boylu boyunca denizin içine düştü.
Bir anda her yer su oldu. Kalbi göğsünden çıkacak gibi çarpıyor, panik içinde çırpınıyor ama bir türlü doğrulamıyordu.
İnsanlar sekiz on metre uzakta sahilde yürüyor ama onlara sesini iletmek için başını su üstüne bile çıkaramıyordu. Sabahın erken saati olduğu için denizde de kimse bulunmadığından sudaki çırpınma kimsenin dikkatini çekmiyordu.
“Buraya kadarmış” diye düşündü; bir yandan kalkmaya, kurtulmaya yönelik çırpınırken; ayaklarını delice zorluyor, tepiniyor ama bedenini kaldırmaya ikna edemiyor, kollarını şuursuzca sağa sola sallıyor, kuma abanıyor ama bırakın bedenini başını bile sudan çıkaramıyordu.
Karısını düşündü, çocuklarını en çok da torunlarını… Artık onları göremeyecek, öpüp koklayamayacaktı. Derken eline bir şey değdi. Bu her zaman yanından girdiği; plajın sınırlarını belirleyen dubaların ipiydi. Var gücüyle bedenini o tarafa döndürdü, diğer eliyle de kavrayıp ve can havlinin yarattığı ek kuvveti kullanarak suyun içinde oturabildi. Artık başı suyun üzerindeydi ve su yutma yerine hava soluyordu.
“Nefes almak ne kadar harika bir şeymiş!”
İlk soluktan sonra; aklından geçen ilk düşünceydi…
Biraz soluklandı. “Ne garip” dedi,“Az önce her şey bitmişti; şimdi kaldığı yerden yeniden başlıyor…”
İpten güç alarak ayağa kalkmak istedi, olmadı olmadı olmadı…
Bu kez kıyıya doğru kendini çekmeye başladı; ipten tutunarak. Yarım metre kala kıyıya; gücü tükendi, üstelik deniz tabanı sahile doğru dikleşiyordu ve bacakları o taraftaydı.
Bir taraftan dinlenir, panikten yavaş yavaş kurtulurken diğer yandan bir mücadele başladı zihninde…
Bir yanı; “yürüyenlere seslen, yardım iste” derken…
Diğer yanı; “ip elinde, biraz daha dinlen, kendin ayağa kalkarsın” diyordu.
Sabah yürüyüşünde olanlardan birinin dikkatini çekti. Yoldan kumsala inip yardım isteyip istemediğini sordu. Utandı ses çıkaramadı. Derken ikinci bir yürüyüşçü de işin içine girdi. O da aynı soruyu sorunca tüm cesaretin toplayarak; “ evet isterim, ayağa kalkmama yardım eder misiniz?” diye yanıt verdi; duyulur duyulmaz bir sesle.
Paçalarını sıvayıp denize girdiler, iki kolundan tutup ayağa kaldırdılar ve kıyıdaki sandalyesine oturttular.
İyi olduğundan emin olduktan sonra, yürüyüşlerine kaldıkları yerden devem ettiler.
İyice dinlendi ve ardından yavaş yavaş duşa gitti. Her zamankinden daha fazla kaldı suyun altında. Yaşadığı ölüm korkusunu suya veriyordu adeta; yerine yaşam sevincini koyarak…
Hiçbir şey olmamış gibi eve döndü. Her kes kalkmış, kahvaltı hazırlanmıştı. Neşe içinde sofraya oturdu. Olanlardan tek bir kelime bile bahsetmedi.
Yarın sabah yine denize girecek, o keyifli saatleri yaşamaya devam edecekti.
Hayat her şeyiyle ve her şeye rağmen güzeldi.
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 17. 08. 2015

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email