Uçak, Hanoi Havalimanına inmek için alçalırken; bizi uçsuz bucaksız yeşillikler içinde kıvrıla kıvrıla akan Kızıl Nehir karşıladı.
Daha havaalanında, görevlilerle ilk temasımızda, gururlu insanların ülkesine geldiğimizi hissettik. Nasıl gururlu olmasınlar ki önce Fransızları sonra da Amerikalıları kovalamışlardı ülkelerinden; büyük bedeller, acılar pahasına… Yine de özgürlük için, bağımsızlık için her şeye değer gururunu taşıyorlardı…
İşlemler bitip de dışarı çıktığımızda, beraber olduğumuz beş gün boyunca yüzünden eksilmeyen gülümsemesiyle Phong bizi bekliyordu. Birlikte beş gün boyunca bizi gezdirecek minibüse bindik; yeni, ferah ve klimalı…
Hanoi’ye giderken yol boyunca sebze tarlaları bize eşlik etti. Çeltik hasadından sonra sebze ekiliyormuş tarlalara.
Kente yaklaştıkça motosikletlilerin sayısı artmaya başladı: genç ihtiyar, kadın erkek… Hanoi’nin eski kent merkezindeki otelimize yakınlaştığımızda motosikletler nehir gibi akar oldu; caddelerde, sokaklarda… Şaşkınlığımız sekiz milyonluk kentte altı milyon motosiklet olduğunu öğrenince tavan yaptı…
Yenilenmiş eski bir binadan oluşan otelimiz sade, temiz ve son derece rahattı. Yerleştikten sonra kendimizi Hanoi sokaklarına attık. Sokaklar, yaşayan sokaklardı. İnsanlar küçük mekanlarından çok sokaklarda oturuyorlar, sokaklarda yiyip içiyor, sokaklarda ağız dolusu gülüyorlardı. Bizim gibi orayı keşfetmeye çalışan birçok turist de kısa zamanda bu yaşamın bir parçası oluyordu.
Ertesi gün kent gezimiz başladı. İlk durak Hanoi tarihi kadar eski, bin yılı biraz aşkın zamandır ayakta duran Buda tapınağı oldu. Bu tapınak aynı zamanda kentin ilk üniversitesiymiş.
Ho Chi Minh, ülkenin efsanevi kurucu lideri, sonraki durakta görkemli anıt mezarında bizi bekliyordu. Saygılarımızı sunduk. Ardından önce Fransızlara, sonra Amerikalılara karşı yapılan savaşın yönetildiği karargahı dolaştık. Ho Chi Minh’in hayatının sonuna, 1969 yılına kadar yaşadığı, her türlü şaşaadan uzak, sade evini ziyaret ettik.
Özel tekniklerle yapımı aylar süren Vietnam tablolarının yapıldığı atölye ve satış mağazası gerçekten görülmeye değerdi. Bu güzelliği evimizde de yaşamak için birkaç tablo almaktan geri duramadık.
Taylan’dan sonra pirinç ihracatında dünyada ikinci olan Vietnam mutfağında, pirinç başköşede. Ekmeğinden noduluna kadar her yerde kendine yer bulmuş. Buna sebzeler eşlik ediyor. Dana ve domuz eti daha arkalardan geliyor. Tabii ki çok çeşitli soslar her yerlerdeler…
1969 irili ufaklı adaya ev sahipliği yapan gizemli Ha Long Bay’da misafir olduğumuz Afrodit Gemisi’nde rüya gibi iki gün geçirdik. Hava kah kapalı kah açıktı. Sabah sisler arasındaki göğe doğru yükselmiş küçük adacıklar manzaraya ayrı bir mistik hava katıyor, huzurun ebeliğini yapıyordu.
Yaklaşık yüz milyonluk nüfusuyla, Çin’in Güneyindeki Vietler anlamına gelen Vietnam’da; elli dört etnik gurup yaşamakta ve beş ana dil gurubu konuşulmaktadır. Resmi dil olarak çoğunlukta olan Vietlerin dili kullanılmaktadır.
Bir nevi motosiklet kenti olan Hanoi’de bulunduğumuz süre içinde, motosiklet trafiğinin kaotik halini seyrettik ama bir kez olsun bile bir tartışmaya tanık olmadık.
Beş gün sonra, vakur, gururlu bir o kadar sakin ve sabırlı Vietnamlılara hayranlığımız daha da artmış olarak hava alanının yolunu tuttuk.
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 19. 12. 2017
Son yorumlar