Singapur, Malay dilinde aslan şehri anlamına gelir. Her ne kadar Singapur’da tarihi boyunca aslan bulunmamış olsa da, eski çağlarda bir Malay prensinin bu bölgede gördüğü beyaz Asya kaplanını aslan olarak dillendirmesi ve buraya singa yani aslan pura şehir anlamında Singapur adını vermesi sonucunda o tarihlerden bu yana bu ismi taşımaktadır.
Singapur’a gidenler Singapur Irmağının denize döküldüğü bölgeye yakın, bereketi temsilen, ağzından su fışkıran, Merlion adı verilmiş, beyaz bir aslan heykelini görür; Singapur’un turistik simgesi olarak…
Malezya’nın Güney ucunda, neredeyse Ekvator’a sıfır 719 kilometre karelik bir ada Singapur. Kıyaslamak için ülkemizin büyük liman kentlerinden Mersin’i alalım. Mersin 15.620 kilometre karelik bir alan sahip. Yani Singapur Mersin’den yaklaşık iki kat daha küçük…
Batılı ülkelerin uzak diyarları sömürgeleştirene kadar bir balıkçı adası iken, deniz ticaret yolları üzerinde olması nedeniyle bu tarihlerden sonra bir liman adası olmaya evirilmiş. Nitekim adanın güney kıyıları bir boydan bir boya göz alabildiğine rıhtımlar, vinçler, depolarla ve deniz de yüzlerce gemiyle kaplı.
1819’da İngiliz Sir Stamford Raffles, Malay’lar için bu önemsiz adayı, parayla satın almış Malay Sultanından ve bir İngiliz ticaret kolonisi haline getirmiş. Bu durum Singapur’un bağımsızlığını ilan ettiği 1965 yılına kadar sürmüş.
Nüfusun büyük bir çoğunluğunu yani %75’ini, uzun seneler önce oraya yerleşmiş Çinli tüccarların torunları Çinliler oluşturuyor. Bunu %10 ile Hintliler, %8 ile Malaylar, %3 ile Tamiller ve diğer etnik kökenliler izliyor.
Nüfusundaki mozaik dini inanışlarına da yansıyor: %33 Budist, %19 Hıristiyan, %14 Müslüman, %11 Taoizm ve diğer Çin inanışları, %5 Hindu…
1965 yılında bağımsızlığını ilan ettiğinde kişi başı milli geliri dört yüz Dolar civarında, tipik bir Uzakdoğu liman kenti görünümünde olan Singapur’da yönetim; “bize pilav değil plan lazım” demiş. Tüm etnik kökenleri ve dini inanıştaki insanları bütüncül bir yaşam tarzı felsefesiyle kaynaştırmayı hedefleyerek on beş senelik master plan ve elli senelik konsept plan yapmış.
Bunun sonucunda; şimdide 5.5 milyon nüfusu ile dünyada nüfus yoğunluğunda üçüncü sırada olsa da yerleşimde yeşil alanların %50’yi bulduğu, birbirine üç yüz kilometrelik üstü kapalı bisiklet ve yaya yollarıyla bağlı yüzlerce parkın yer aldığı bir bahçe kent devlet olarak boy gösteriyor; Singapur.
Toplu taşımın ucuz, yaygın ve yeterli olması şaşırtıcı gelmiyor insana bu gerçekler karşısında. Toplum merkezleri, halkın ucuz yemek yeme şansına sahip olduğu ve neredeyse evde yemek yemesine ihtiyaç bırakmayan Hawker adı verilen toplu büfe- yemekhaneler dikkati çeken diğer şeyler.
Trafiğin akıcı olduğu kentte neden sadece yolların yeterliliği değil; trafiğe özel araçla çıkmanın maliyetinin yüksekliği aynı zamanda. Yani çok yol, alt geçit, köprü yapıp daha çok özel aracı teşvik etmiyorlar. Onun yerine toplu taşımı yetkinleştiriyorlar.
Kolonyal dönemden kalan resmi binaların birçoğu elden geçirilip müze, sanat merkezi, sanat galerisi yapılmış. Kentte gezerken her an birisine rastlamanız mümkün. Bu anlayışın eğitim kalitesini getirdiği yer; son PİSA sonuçlarında dünya birincisi olarak kendini göstermiş.
Birçok ölçütü bir yana bırakır sadece milli gelire bile bakarsak biz “plandan pilav için vazgeçtiğimizde” milli gelirimiz kişi başı yaklaşık üç yüz dolar idi. Şimdi ise on bin dolar civarında.
Singapur “pilavdan vazgeçip plana sarıldığında” ise kişi başı olan milli geliri dört yüz dolar civarındayken şimdi altmış bin dolara yaklaşmaktadır.
Plan- Pilav
Pilav-Plan
Sonuç ortada…
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 26. 12. 2017
Son yorumlar