preload preload preload preload

İnsan Gittiği Yere Kendini de Götürür


14th Mayıs 2013 Köşe Yazıları 0 Comments

Yazı başlığını oluşturan sözü bir yerlerden duymuşluğunuz vardır mutlaka. Değişik ortamlarda dile getirilen bu cümlenin ne anlama geldiğini Vancouver’daki süreçte bizzat yaşayarak gördüm
Kişiliğin oluşumunu açıklamaya çalışan birçok kuram mevcuttur. Bunların bir ucunda kişiliğin tamamen genetik mirasın ürünü olduğunu ileri sürenler bulunurken diğer ucunda da sadece çevrenin, dış etkenlerin kişiliği şekillendirdiğini savlayan kuramlar vardır. Her ikisinin de ortasında genetik miras ve çevre etkileşimini dikkate alarak konuya açıklık getirmek isteyen kuramlar yer alır.
İnsanın kuşaktan kuşağa genetik mirasın taşıyıcısı olduğunu bilim kesinlemiştir. Bunun içinde beyin de bulunmaktadır ki bedenin biyolojik yönetimi dışında insanın davranışlarına da yön veren merkez olması yanı sıra kişiliğin de onun fonksiyonu olduğunu biliyoruz.
Hayatının ilk dakikalarından itibaren dışarıdan gelen uyarıları alıp değerlendiren ve yorumlayıp düşünceye ve davranışa dönüştüren genetik mirasımızın ürünü bu beyindir. Kişiliğimiz, zaman içinde algılarımızın anlamlandırılmasıyla ortaya çıkan davranışlarımıza, çevremizden gelen tepkileri değerlendirmemiz sonucunda çizdiğimiz yoldur. Burada genetik mirasla çevrenin dinamik etkileşimini görüyoruz ve bunun ürünü olan kişiliği.
Bir kez dünyaya geldikten sonra genetik yapımızı değiştirme şansımız yok, en azından bugünkü bilgi ve olanaklarımız çerçevesinde bunun doğru olduğunu söyleyebiliriz. Ancak çevre an be an değişen bir etken ve bu nedenle insan kişiliğini dış ortamdan aldığı geribildirimlerle tanımlar çoğu kez. Toplumu bir ayna kabul edersek, ondaki görüntüsüdür insanın kişiliği. Bu görüntü bir kez oluştuktan sonra onu korumak, sürdürmek çabası, yaşam boyu devam eder zorlu bir süreç olarak. Yani sürekli değişen çevresel koşullara uyum sağlayıp olabildiğince ana çizgilerini koruyan bir kişiliği sürdürme gayreti, gündemin ana maddelerinden biridir insanın. Çünkü kişilik, artık toplumla, çevreyle ilişki kurduğu, sosyal bir varlık olarak yaşamını sürdürdüğü önemli araçlardan biri haline gelmiştir.
Burada “insan gittiği yere kendini de götürür” sözü devreye girmektedir. Yaşadığı çevre tamamen değişse de onunla iletişim kurma aracı kişiliği bir süre aynen devam etmektedir sizin anlayacağınız.
Kişi bir yandan yeni çevreye uyum sağlamaya çalışırken diğer yandan eski ortamını yeniden yaratma çabasına girişir. Buradaki en önemli aracı kendi kişiliğidir. Bu dinamik etkileşim sonucunda hem çevresini bir miktar değiştirirken, kişiliği de kalın çizgilerde olmasa da ayrıntılarda yeniden şekillenir yeni ortama göre.
Artık başlığın devamını şöyle getirebiliriz sanırım: “Kişi her gittiği yere kendini de götürür ve uzunca bir süre sonra yeni çevrede yeni bir kendi olur.”
Naçizane gözlemlerimin sonucudur…

Dr. Nedim İnce
Vancouver / 13. 05. 2013
Not: Reyhanlı’daki vahşeti şiddetle kınıyor, ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa diliyor, insanlığın acısını derinden paylaşıyorum.

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email