preload preload preload preload

Kanser


31st Aralık 2015 Köşe Yazıları 0 Comments

1940’ lı yıllara kadar mikropların yaptıkları hastalıklar tedavisi mümkün olmayan ve en çok ölüme neden olan toplumsal bir sorundu. ‘İnce hastalık’ o dönmede akciğer veremine verilen isimdi ve kişinin bu hastalıktan öleceğine işaret ediyordu.
1940’ lı yıllardan sonra bulunan antibiyotikler, mikropların üremesini ve bulaşmasını engelleyecek yöntemlerle birleştirilince bu hastalılardan ölümler çok azaldı. İnsan ömrü uzamaya başladı.
Ortalama yaşam süresinin artmasına sanayi ve kent yaşamının yarattığı yapay yaşam tarzı eklenince yeni bir toplumsal sorunla karşılaştık:
Kanser…
Kanser ileri yaşlarda sık görülen, sigara, kirli hava, yanlış beslenme, radyasyon, kimyasallar, ozon tabakasının incelmesi soncu morötesi güneş ışınları ve virüsler tarafından oluşumu tetiklenen öldürücü bir hastalıktır.
Vücudumuz trilyonlarca hücreden oluşmaktadır. İki yüzden fazla çeşide farklılaşan hücreler dokuları ve organları oluşturur. Doku ve organlar büyük bir uyum içinde çalışarak canlılığımızın oluşmasını ve sürmesi sağlar.
Doku ve organlarımızdaki hücrelerin ömürleri, kendi yaşam süremizden kısadır. Hücreler belirli süreler yaşar ve ölür, ölenlerin yerini aynı görevi yapacak aynı tip yeni hücreler alır. Vücudumuzda ölen hücrelerin yerine sürekli bir hücre üretimi vardır. Sizin anlayacağınız bedenimiz sürekli yenilenir.
Vücudumuzdaki hücre üretimlerinde hatalar olmakta, anormal hücreler de üretilmektedir. Bağışıklık sistemimiz bu hatalı hücreleri anında fark etmekte ve yok ederek çoğalmasını engellemektedir.
Henüz nedenini tam bilemediğimiz bir süreç ile normal hücre çoğalması anormal hale gelmektedir. Hücrelerin artışındaki kontrol ve düzen bozulmaktadır. Bunun sonucunda vücuda yararı olmayan, doku ve organları istila ederek fonksiyonlarını bozan, bağışıklı sisteminin başa çıkamadığı ve de bir süre sonra görev yapamaz hale gelen organlar nedeniyle yaşamı sona erdiren kanser adını verdiğimiz hastalık ortaya çıkar.
Kanser adı eski Yunancada yengeç isminden türetilmiştir. Yengeç kıskaçları ile avını kavrar ve yavaş yavaş yiyerek tüketir. Kanser hastalığının gidişi de buna benzetilerek bu şekilde adlandırılmıştır.
Kanser vücudumuzdaki hemen her doku ve organdan gelişebilir. Geliştiği doku ve organ ile birlikte anılır; akciğer kanseri, meme kanseri, mide kanseri, prostat kanseri, kolon kanseri gibi…
Toplumlarda kanser görülme sıklığı değişmekle birlikte sayılar bir birine yakın olup
bin kişide 2 veya 3 kişide görülür. Yani her 300 ila 500 kişiden birinde kanser hastalığı görülür. Ülkemizde her yıl 75.000 yeni kanser vakası saptanmaktadır.
Oldukça yaygın görülen kanser hastalığı ölümlerde kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sıradaki nedendir. Ölüm nedeni olması yanı sıra hastalık sürecinin acılı ve sıkıntılı olması, kişinin yaşam kalitesini çok düşürmesi, ciddi parasal harcamalara yol açması önemini daha da artırmaktadır.

Kanserin neden olduğunu bilmiyoruz ama tetikleyen bazı şeyleri saptamış durumdayız.
Sigara içimi kanserden ölümlerin %30’dan sorumludur. Yani sigara tüm Dünya’dan uzaklaştırıldığında kanserden ölüm %30 azalacaktır.
Kanserden korunmanın en kolay yollarlından biri sigara içmemek, içiliyorsa sigarayı bırakmak gibi durmaktadır. Bunun yanında sebze ve meyve ağırlıklı dengeli beslenmenin, egzersizin kanser oluşumunu engellediğini biliyoruz.
Kanser oluştuğu organın fonksiyonlarında değişiklikler yaparak belirti verir. Bu belirtileri kanser dışında birçok hastalık da verdiği için hissettiğimiz bir anormallikte derhal doktora gitmek erken tanıyı kolaylaştırabilir. Yine yakınmamız olmadan yaptıracağımız sağlık kontrolleri tanının erken konmasını sağlayabilir.
Erken tanı neden önemli; çünkü erken tanı konan tüm kanserlerin hemen tamamı tedavi edilebilmektedir: Cerrahi yönetmelerle, radyoterapiyle, kemoterapiyle…
Tedavi seçenekleri arasına gen tedavisi, aşılar girecek gibi durmaktadır. Bu yönde araştırmalar hızla ilerlemektedir.
‘Kanserden korkma geç kalmaktan kork’ şiarı yeni tedavi teknikleri ile eskimeye başlamış olmakla birlikte yine de tedavide erken tanı her zaman önemini koruyacaktır.
Dr. Nedim İnce

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email