Huzurun terk ettiği bir ülkede yaşıyoruz uzun süredir; canlı bombalar da dahil terörün her türlü çeşidinin can alması; can güvenliğini her yerde tehlikeye sokması bir yandan, işsizlik ve yoksullukla kendini iyice hissettiren ekonomik sıkıntılar diğer yandan…
Suriye’de yıllardır süren iç savaşın önce dolaylı tarafı olmanın sıkıntıları, dolaysız olarak içine girmemizle git gide arttı ve gerek siyasi, gerek ekonomik, gerekse sosyokültürel olumsuz yükleri her alanda hissedilir oldu. Gün geçtikçe artan şehitlerin acısı kara bir bulut gibi sarmayı başladı yurdun dört bir yanını.
15 Temmuz’da askeri darbe girişimi, ordu unsurlarının üstün gayretiyle ve neredeyse eş zamanlı halkın direnci, siyasilerin kararlılığıyla başarısızlığa uğratıldı.
Ardından ilan edilen OHAL ile darbe girişimcileriyle ilgisi olduğu düşünülen ve son KHK’lerle yüz binleri bulan kamu görevlisinin işlerine son verildi. Terörü doğrudan desteklediği düşünülen birçok kişi gözaltına alındı, tutuklandı.
Askeri darbe girişimiyle başlayan büyük alt üst oluşta, Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın da ifade ettiği gibi ‘kurunun yanında bir hayli yaş’ da yandı. Yaşanan dramlardan tam anlamıyla haberdar olmasak da ucundan, kıyısından görünür hale gelmeye başladı.
19 Şubat’ta Dr. Hasan Orhan Çetin’in ölüm haberi düştü ajanslara. İzmir’de Katip Çelebi Üniversitesi’nde Biyokimya Asistanı olan Dr. Çetin, son KHK’yle açığa alınmış. Yaşadığı bu durumu içine sindiremeyen Dr. Çetin, ihtisas yaptığı ve benim de otuz sene önce uzmanlığımı aldığım Atatürk Sağlık Sitesi İzmir Devlet Hastanesi’nin onuncu katından kendini boşluğa bırakıp hayatına son verdi. Bunu ‘kurunun yanında yanan yaş’a büyük bir isyan olarak değerlendiriyor onu yakından tanıyan arkadaşları.
Çok geçmedi 25 Şubat’ta başka bir ölüm haberi daha geldi; bu kez Adana’dan. Doktor Mehmet Fatih Traş’ın kendi canına kıydığı haberi… Mehmet Fatih Traş’da doktordu ama ekonomi doktoru… Doktorasını yeni bitirdiği Çukurova Üniversitesi’nde sözleşmeli olarak ders vermeye başlamış. Sömestre ortasında fakülte kurulunun oybirliğiyle sözleşmesi ‘görülen lüzum’ üzerine iptal edilmiş.
Sonra iş için başvurduğu üniversitelerden olumlu yanıt almış ve gel başla demişler demesine de son anlarda hep ‘görülen lüzum’ üzerine vazgeçmişler. İş bulmanın, mesleğini yapabilecek olmanın heyecanı ‘görülen lüzum’ la sürekli hayal kırıklığına, bir süre sonra da umutsuzluğa dönüşmüş.
‘Barış İçin Akademisyenler’ den olan Dr. Mehmet Fatih Traş ‘görülen lüzum’un ne olduğuna bir anlam verememiş, ta ki resmi olmayan yollardan iletilen ‘terör örgütüne sempati duyuyor’ bilgisi üzerine kurulduğunu öğrenene kadar.
Çok yakın arkadaşlarından Lütfü Uçal bakın nasıl anlatıyor onu: “Onuru için kendine kıyan bir insan evladı: Mehmet Fatih Traş… Genç bir insan, sevgi dolu, naif… Alçakgönüllülüğü ile en sıradan insanı utandıran cinsten… Sanata, bilime ve insana dair ne varsa bitip tükenmek bilmeyen bir merak ve coşkuyla yaşadı. Aynı zamanda genç bir akademisyendi… 25 Şubat 2017 gününün ilk saatlerinde sessiz sedasız çekilip gitti aramızdan. Çekip giderken kimseye bir laf etmedi. Çıkışsızlığını gün be gün gösterse de en yakınındakilere, o derin sessizliğin böyle bir sonuca varacağını tahmin edemedi hiç kimse. Birkaç arkadaşına elveda demekle yetindi…”
Karnımız nasılsa doyar; umarım daha fazla acılar, büyük dramlar yaşanmadan, başka hayatlar sönmeden, terörle mücadele başarıya ulaşır, savaş yerini barışa bırakır, ülkemize huzur gelir…
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 28. 02. 2017
Son yorumlar