preload preload preload preload

Ağlayan Nar Gülen Ayva


29th Mart 2017 Köşe Yazıları 0 Comments

Her yıl 27 Mart, ‘Dünya Tiyatro Günü’ olarak kutlanır tüm dünyada. Perdeler ücretsiz açılır seyirciye o gün. Ve dünyada ve de her ülkede bildirgeler yayınlanır tiyatro üzerine…
1946 yılında kurulan Uluslar arası Tiyatrolar Birliği (International Theatre Institute ), 1961 yılında 27 Mart ‘ı ‘Dünya Tiyatro Günü’ olarak ilan etmiş. O yıldan bu yana her sene 27 Mart ‘Dünya Tiyatro Günü’ olarak kutlanır olmuştur.
İlk bildirge 1962’de Jean Cocteau (Fransa) tarafından yazılmıştır. Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildirgeyi ise yaşamını Türk tiyatrosuna içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul kaleme almıştır.
Bu yıl da dünyada ve ülkemizde 27 Mart’ta tiyatrolar perdelerini ücretsiz olarak seyircilerine açtı. Bildirgeler okundu. Oyunlar oynandı. Danslar edildi. Şarkılar söylendi.
Ayvalık Sanat Fabrikası da bu şenliğin bir parçasıydı. Sanat Fabrikasında ‘Tiyatroda Tiyatrosu’, Sam Bobrick’in ‘Halktan Biri’ oyununa perde açtı; Erkan Cılık’ın yönetip, Hakan Urul ve Enver Öksüz’ün oynadığı…
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Başkanı Prof. Dr. Merih Tangün kaleme aldığı bildirgede, tiyatroyu;
“İnsanları bir arada tutmanın en içten, en yalın ve en EVRENSEL ARACI…
İnandığımız ve savunduğumuz değerlerin en ETKİLİ KONUŞMACISI…
İnsanlık tarihinin yaklaşık 2500 yıllık HİKAYE ANLATICISI…”
Olarak tanımlamaktadır.
Bir başka yaygın tanımı da tiyatronun; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı, şeklindedir.
William Shakspeare dehasını kullanarak tiyatronun önemini bir cümlede özetlemiştir: “Bütün dünya bir sahnedir Ve kadın erkek, herkes ancak birer oyuncu. Sıraları geldikçe ya girer ya çıkarlar.”
Avcı toplayıcı dönemde bereketli avlardan sonra avın etrafında sevinç çığlıklarıyla edilen dansların yanı sıra avın bereketli geçmesi için av öncesi hayvan maskeleriyle yapılan dansları tiyatronun ilk ataları saymak mümkündür.
Tarım toplumunda tanrılara, onların evi tapınaklarında yapılan ayinler tiyatronun tarihinde başka bir köşe taşıdır.
Antik Yunanda ve takipçisi Romalılarda tanrılara yazılmış olsa da önceden kaleme alınmış metinler sahnelenir tapınaklarda…
Ortaçağda kiliseler de birer tiyatro sahnesidir. Halka en kolay ulaşmanın yollarından birinin tiyatro olduğunu keşfetmiştir kilise ve dini oyunları sergilemekten geri durmamıştır.
Rönesans ile tiyatro seküler alanda da var olmaya başlar. Krallar, imparatorlar tiyatro yazarlarını, tiyatro guruplarını, oyunlarını destekler; zira onlar da halka en etkili ulaşma yollarından birinin tiyatro olduğunun farkına varmışlardır.
Tiyatroyu eşsiz kılan bir başka boyutu da vardır.
İnsanın oyun oynaması ne kadar derin bir ihtiyaçsa kendini ifade etmesi de bir o kadar derin ihtiyaçtır.
Sahnedeki oyuncular bu ihtiyaçlarını giderir bir nevi doyuma ulaşırken, seyredenler de onlar üzerinden buna katılırlar.
Tiyatro, sanatların en kadimi, en vazgeçilmezi olarak insanın yaşamında yüz binlerce yıldır varlığını bu sayede sürdürür.
Gelin tiyatroya Haldun Taner’in gözünde bakıp yazıyı sonlandıralım.
“Her gece saat dokuz’da milyonlarca insan ışıklandırılmış bir sahneden kendi dünyasının, kendi sorunlarının yoğunlaştırılmış bir kesitini ilgi ile izli¬yor. Oyalanıyor; eğleniyor, heyecanlanıyor, düşünüyor, bilinçleniyor. Her günkü sürgit yaşamının akışı içinde tam fark edemediği, ya da edip de unuttuğu bazı ana sorunları yeni bir gözlükle görmeye başlıyor.”
‘Tiyatro, iki kalas bir hevestir’ sözü boşuna söylenmemiş… Tiyatronun mitolojik piri sayılan Dionisos’tan gelme bir coşkusu vardır. Bu coşku olmadan tiyatro çekici olamaz.
Tiyatro kendimize bile söyleyemediğiniz sırları açığa çıkartır, kişiyi arındırır.
Unutmayınız !..
Tiyatro, sanatçısı ve seyircisi ile bir bütündür ve gücü de buradan gelir.”
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 28. 03. 2107

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email