Beynimiz beden ağırlığımızın yüzde 4-5’ni oluştururken kan akımının %15-20’sini kullanır. Nedeni basittir: bedeni daha doğumdan önce yönetmeye başlar; görevi hayatın sona ermesi ile biter. Çok çalışması gerekmektedir; o da çok enerji kullanımı demektir ve bunu taşıyan çok kan…
Beyin her davranışı harekete geçirirken harcadığı enerjiden tasarruf etmeyi başarmış uzun evrimsel gelişmeden sonra.
Beyin, her seferinde beden dışından ve içinden aldığı uyarıları yeniden işleme, yorumlama, karar verme ve bunu davranışa dönüştürme süreci için çaba harcama yerine; bir birine benzer davranışları bir süre sonra otomatik hale getirerek işini kolaylaştırmıştır: karşılığı daha az yorulma, daha az enerji harcama olmuştur.
Kalıp yargılar, otomatik yanıtlar kendilerine alışkanlıklarımız içine yerleştirerek hayatımızı kolaylaştırmaktadırlar; üzerindeki iradi kontrolümüzün zayıflaması pahasına.
Gündelik hayatımızdaki verdiğimiz kararların, yaptığımız davranışların yüzde doksan beşi alışkanlıklarımızın eseri olduğunu öğrenince insan, yaşamımızda ne kadar önemli bir yer tuttuğunu daha da iyi kavrıyor.
Yüzyıllar önce İngiliz düşünür Francis Bacon bir denemesinde bu konuyu işlemiş ve yazısını şu cümle ile bitirmiş:
“Mademki alışkanlıklar, hayatımızın en ileri gelen hakimleridir, öyle ise ne yapıp yapıp iyi birini edinmeye çalışmalıyız.”
Mahatma Gandhi ise bunu daha veciz hale getirmiş.
• Sözlerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür;
• Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür;
• Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür;
• Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür;
• Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür;
• Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür;
• Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür.
Alışkanlıkların kaynağı öğrendiklerimizden en çok tekrar edilen davranışlarımızdır. Gittikçe karmaşıklaşan ve hızlanan yaşamda alışkanlıklar daha da önem kazanacak gibi duruyor. O zaman bize düşen bir yandan öğrendiğimiz güzel şeyleri daha sık tekrarlayıp iyi bir alışkanlığa dönüşmesini sağlamak diğer yandan da çevremizdeki insanların iyiye, güzele yönelik davranışlarını onaylayıp, teşvik edip pekiştirerek alışkanlığa yol almasına katkı sağlamak olacaktır.
Sevgi gören ve sevgi davranışı pekiştirilen, sevgi;
Şiddet göre ve şiddet davranışı pekiştirilen, şiddet;
Güvenilen ve güven davranışı pekiştirilen, güven;
Dayanışmayı öğrenen ve bu davranışı pekiştirilen, dayanışma;
Alışkanlığı kazanacağı ve hayatının yüzde doksan beşini etkileyeceğini bildiğimizde…
Anne-Babalara, eğitimcilere, aydınlara, medyaya, politikacılara; kısaca tüm yetişkinlere çok iş düşüyor.
Dr. Nedim İnce
Mersin / 10. 03. 2015
Son yorumlar