1 Aralık tüm dünyada Dünya HIV/AIDS günü olup hastalık ile etkinlikler yapılmaktadır. İnsanlığın dikkati bu hastalığa çekilirken verilen eğitimlerle tanınması sağlanmaya çalışılmaktadır.
Hastalık hakkındaki bilgilerin yaygınlaşması farkındalığı arttırırken bireysel önlemlerin alınmasını kolaylaştırmakta ve kurumsal önlemler için de baskı guruplarının oluşmasına olanak sağlamaktadır.
Bireylerin, ulusal ve uluslar arası kurumların HIV/AIDS’ye karşı mücadelesi bir yandan yenihastaların oluşmasının önüne geçerken diğer yandan HIV pozitif insanların hastalığa yakalanmasını önleyip ölümleri engellemektedir.
Rakamlar mücadelenin önemini ortaya koymakta yeterlidir.
Hastalığın görüldüğü 1981 yılından bu yana 39 milyon kişi AIDS’den yaşamınıyitirmiştir. Sevindirici olan şey yeni tedavi yaklaşımları, koruyucu önlemlerle 2001 den beri yeni HIV infeksiyonları yüzde 38, AIDS-ilişkili ölümler yüzde 35 azalmıştır. Haziran 2014 itibarıyla dünyada 13.6 milyon kişi HIV tedavisi almaktadır. Bu tüm hastaların yüzde 37’sidir.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 6 bin 802 HIV/AIDS hastası vardır, yüzde 72 si erkek ve çoğu 20-49 yaş aralığındadır.
Hastalığı HIV virüsü yapmaktadır. Hastalığın HIV virüsü vücuda girdikten sonra 8–10 yıllık belirti vermeyen bir kuluçka süresi vardır. Hastalık başladıktan sonra hızla ölümle sonuçlanmaktadır. Hastalık ırk, yaş, coğrafya, cinsel tercih konusunda ayrım yapmayıptüm insanlığı tehdit etmektedir.
Virüs alındıktan 3 ay sonra kan testleri ile saptanabilmektedir. Referans laboratuarı da pozitifliği teyit ettiğinde o kişi HIV pozitif olarak adlandırılır. Bu aşamada tedaviyebaşlanırsa kuluçka döneminin tamamlanması engellenir ve hastalık oluşmaz. Tedavivirüsü tam ortadan kaldıramadığı için yaşam boyu sürdürülmelidir. Bu nedenle hastalık evresine varmadan önce yakalanmış HIV pozitif vakalar artık kronik hastalık olarak tanımlanmaktadır.
Tedavisi ancak kuluçka dönemini engellemek düzeyinde olan ve yaşam boyu süren HIV/AIDS’nin henüz aşısı da yoktur. Virüsün yapısının çok çabuk değişmesi aşı geliştirmeyi şimdilik mümkün kılmamıştır.
HIV virüsünün bulaşması HIV pozitif kişiden sağlam kişiye %80 oranında cinsel ilişki ile olmaktadır. Bunu %10 ile kan yolu ve %10 da hasta anneden çocuğa geçme yolu izlemektedir.
Gündelik yaşantıdaki aktiviteler HIV pozitif kişiden virüsün başkasına bulaşmasına neden olmaz. Yani dokunmak, el sıkışmak, sarılmak, aynı yerde oturmak, aynı havayı teneffüs etmek, aynı tabaktan yemek, aynı çatal, bıçak, kaşık veya bardağı kullanmak, aynı saunayı, havuzu, banyoyu ve tuvaleti paylaşmak, giysileri ortak kullanmak, telefon kulaklığı, gözyaşı, ter, sivrisinek, böcek veya arı sokmasıyla virüs bulaşmaz.
Cinsel ilişkide usulüne uygun prezervatif kullanmak bulaşmanın %80 oranında azalmasını sağlar; bu konuda eğitimin önemi büyüktür.
Kan ve kan nakil ürünlerinin sıkı denetimi, ortak enjektör kullanımının engellenmesi, cerrahi girişimlerde azami dikkat bulaşmanın %10 daha da azalmasına neden olacaktır.
Anne adaylarının hamilelik öncesi HIV testi yaptırması ve pozitif ise hamilelikten vazgeçmesi hasta bebek doğurmasını engelleyecektir.
HIV/AIDS ile yapılan topyekun mücadele yayılma hızını azalttıysa da hala ciddi bir toplumsal sorun olmaktan çıkaramamıştır. Mücadele gücünü ve azmini azaltmadan hastalıkla savaşa devam edilmesi ancak istenen sonucu; hastalığı sınırlayıp ortadan kaldırılmasını sağlayabilecektir.
Son yorumlar