preload preload preload preload

Fark Nerede?


2nd Temmuz 2013 Köşe Yazıları 0 Comments

“…Ama öyle görülüyor ki artık yeni bir kuşak, 90’lılar, kendi geleceklerinin ve toplumun geleceği olmaları nedenleriyle de ülkenin geleceğinin sorumluluğunu üstlendiler. Üstelik 68-78 kuşağından çok farklı olan özelliklerini de eylemlerine yansıtarak…”

“Doksanlılar” yazısından bir alıntı ile başlamak istedim bu hafta yazıya. Çünkü dilimin döndüğünce bu farkın neler olduğun anlatmaya çalışacağım bir yandan, nedenlerine göz atmaya çalışacağım diğer yandan.

Her iki kuşak arasındaki birinci fark, adlandırmalarından kaynaklanıyor. 68- 78 kuşakları yaşadıkları yıllarla isimlendirilirken “Doksanlılar” doğdukları yıllardan adını alıyor.

Bugünün gençleri 1980 yılından bu yana uygulana gelen neoliberal ekonomik programın yarattığı toplumsal iklimde büyüdüler.

Tüketimin başat olduğu, insanların bireycileştiği, yalnızlaştığı ve büyük kentlere depolanıp doğadan koparıldığı, güvensizlik duygusunun hakim olduğu bir atmosferde 90’lıların kişilikleri olgunlaştı.

Akıllara durgunluk veren bilişim teknolojisindeki gelişmenin içinde büyüdüler. Artık en iyi arkadaşları cep telefonları, bilgisayarları idi. Sanal ortamın yol verdiği iletişim hızı ve miktarının artmasına paralel yüz yüze ilişki azaldı paradoksal olarak.

Hayatı hızlı yaşayan, hızlı iletişen, hedonostik bir ruh hali ile yaşama yaklaşan, toplumsal sorunlara pek fazla ilgi duymayan, bireyselliğe yatkın çocuklar olarak büyüdüler.

Okulları bir bir bitirirken güvenleri de bitiyordu devlete karşı; neredeyse hiç biri başladığı sistemde bitiremedi okullarını. Sınav koşulları sürekli değiştirildi. Daha ilkokuldan itibaren eğitimde uğradıklarını düşündükleri haksızlıklar, kendilerine karşı adaletli davranılmadığı duygusunu geliştirdi.

Büyümeyi sürdürürken ülke ekonomisinin de büyüdüğünü duydular ama nedense anne ve babaları eskiye göre daha fazla işsiz kalır olmuştu. Çalıştıkları şartlar eskiyi aratıyordu. Ve hayat daha da belirsizleşiyordu onlar için.

Üniversite kapılarında sınav heyecanı yaşadılar, kazandıktan sonra ise bitirme telaşı… Ve mezuniyetten sonra işsizlikle tanıştılar. Daha şanslı olanlar ise düşük maaşla tatsız koşullarda çalışmak zorunda kaldılar; üstelik “hadi yine iyisin hiç olmazsa işin var” cümlelerini sık sık duyarak…

Bunların yanında her gün gibi gündelik yaşantılarına müdahale başlamıştı devlet tarafından; nasıl yaşayacakları bir yana neredeyse nasıl düşünecekleri de dikte edilir olmuştu.

Hükümetler tarafından “adam” yerine konmadıklarını düşündüler senelerdir. Çok ağırlarına gidiyordu bu durum. Ancak tek başınaydılar, yalnızdılar ve geleceklerini belirlemeye dair hiçbir güçleri yoktu ve de umutları…

Ta ki kendi “özgürlük ve adalet” için meydanlara çıkana kadar. Artık iletişim yüz yüzeydi. Sanal ortam yerini gerçeğe bıraktı. Dayanışmanın, ortaklaşmanın, paylaşmanın tadı bir başkaydı. Kendisi için harekete geçmişti ama şimdi tanımadığı birçok kişi için de devam ediyordu.

Gördüler ki yalnız değiller, tek başına değiller ve geleceği kendi elleriyle kurma gücüne sahipler…

Kendi geleceklerini, ülke geleceğini bu güç belirleyecek bundan sonra…

Dr. Nedim İnce
Mersin / 02. 07. 2013

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email