Özgürlük soyut bir kavram gibi gözükse de tanımlarına göz attığımızda yaşamımızda ne kadar somutlaştığınızı anlamış oluruz.
Türk Dil Kurumu özgürlüğü; “1.Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî
2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet” şeklinde tanımlamaktadır.
Çeşitli felsefi görüşler de özgürlükle ilgilenmiş ve bu kavramın için doldurmaya çalışmıştır.
Bunlardan ikisi:
“Özgürlük, doğanın ve toplumun nesnel yasalarına egemen olup kendi iradesiyle davranmaktır.”
“İnsanın özgür olabilmesi demek, yeteneklerini, eğilimlerini, beğenilerini serbestçe geliştirebilmesi olanaklarına sahip olması demektir”
Afşar Timuçin ise; “Özgürlük dediğimiz şey, doğrudan doğruya seçme gücüdür. Özgür insan dediğimiz insan, seçebilen insandır” demekte ve “soruna bir başka açıdan bakarsak, seçecek şeyi olan insandır” diye devam edip: “gerçek anlamda özgürlük, bilinç temeli üzerine oturur. Ancak bilinçli varlıklar, yani insan özgür olabilir. Ama hangi insan? Bilinçli insan” sonucuna varmaktadır.
Tüm tanımların merkezinde insanın iradesini kendi arzu ve düşüncelerine göre kullanabilmesi olduğunu görüyoruz.
Bir adım daha atarsak özgürlüğün; insanın kendi varlığının fark etmesi, yaşamda ben de varım diyebilmesi için olmazsa olmazları tanımlayan bir kavram, durum olduğunu ileri sürebiliriz.
İnsanın, özsaygısını kazanıp koruyabilmesi, kendini değerli hissetmesi, ben varım diyebilmesi kısaca kendini insan olarak duyumsayabilmesi için özgürlük su ve hava kadar önemlidir.
Binlerce yıl insanların özgürlük uğruna çektiği acılar, ödediği bedeller daha anlaşılır hale gelmektedir yukarıdaki satırlardan sonra.
Oysa kendi özgürlüğünden vazgeçip toplumda eriyince, “büyüklerin” sözünden çıkmayınca, “sürüden” ayrılmayınca birçok ödül beklemektedir insanı: kabul edilme, güvenlik, konfor, “büyüklerin” gazabından kurtulma vb. gibi.
Ama o “sürüden” ayrılmaktadır “kurt kapma” tehlikesini hiçe sayarak ve kimi zaman “ben varım”ı yaşamı pahasına kendisine ve çevresine gösterip kanıtlayarak.
Topluluğun konfor ve emniyetinin sağladığı faydalar, özgürlüğün karşı konulamaz çekiciliği karşısında bir anda tüm önemini yitirebilmektedir.
Ve “büyüklerinin” sözünden çıkmama kültürü ile yetişmiş, bunun sağladığı yararlara bağımlılık kazanmış birçok insan bunu anlamakta zorlanmaktadır.
Ve de “büyükler” söz dinletebilmek için özgürlüğü seçenlere; her türlü şiddeti de içiren yaptırımları hayata geçirme konusunda tereddüt etmezken, onların sözünden çıkmayanlar da büyük bir istekle bunu onaylamaktadır:
Kendilerini; özgürlüğün dayanılmaz çekiciliğinden kurtarıp, ateşinde yanıp kavrulmalarından kurtarmaları umuduyla…
Dr. Nedim İnce
Mersin / 09. 07. 2013
Son yorumlar