preload preload preload preload

Göç: İnsanın Kaderi mi?


10th Kasım 2015 Köşe Yazıları 0 Comments

Sevgili dostum Doç. Dr. Cemal Sakallı ile sohbet ederken konu döndü dolaştı mekan- hafıza ilişkisine geldi. Sevgili Cemal Sakallı, son günlerde yoğunlaştığı bu alan üzerine söyledikleri çok ilgimi çekti. İnsanların son asırdaki hareketliliğinin ki buna ülke içi ve dışı göçler adını da verebiliriz, mekan ile ilişkisinin derinleşmesine izin vermediğini, bunun da hafızanın yüzeyelleşmesine neden olduğunu ve sonuçta da “köksüz, yönünü kaybetmiş” insan topluluklarına yol açtığıdüşüncesini paylaştı.
Özellikle “köksüz” kelimesi bana çok tanıdık geldi ve sanırım uzun süredir hissettiğim şeyin ne olduğunu anlamamı sağladı. Atalarımın 1880 yıllarında topraklarını terk etmek zorunda kalıp ülkemize yerleşmelerinden bu güne bunca zaman geçmesine; dedemin, babamın, benim bu topraklarda doğup büyümemize rağmen; kendimi bildim bileli içimde duyduğum huzursuzluğun kaynağı belki de sevgili Cemal’in sözünü ettiği “köksüzlük” ya da kökünden koparılma duygusuydu; kim bilir?!.
Göç üzerine düşünmeye başlayınca, konu biraz farklılaştı ve yolum Afrika’ya düştü. Bilim bize evrim sonucu Homosapiens’in Afrika’dameydana geldiğini ve oradan tüm dünyaya yayıldığını söylüyor. Belki de var olmamızla birlikte “kaderimize” göç de yazılmış oluyordu.
İnsanlar var olduğundan bu yana yüzbinlerce senedir hareket halindeler. Afrika’dan kalkıp dünyanın yaşamaya en elverişsiz ücra köşeleri de dahil, her yanına dağılan insanların bu göç davranışlarının tek nedeni ihtiyaç ya da zorunlulukmu acaba?
Belki de 1976 yılında “Gen Bencildir” kitabını yazan bilim insanı zoolog Richard Dawkins’in dediği gibi “gen bencildir” ve kendini çoğaltmak, başka insanlara geçmek için bizi oradan oraya savurmaktadır; kim bilir?
Avcı- toplayıcı dönemde, insanların, bölgesindeki yiyecekler bittiğinde başka bölgelere göç etmeleri anlaşılır bir şey. Ama yine o dönemde; Kaliforniya Üniversitesi coğrafya ve fizyoloji profesörü Jared Diamond’un 1997 yılında kaleme aldığı “Tüfek, Mikrop ve Çelik” kitabında yazdığı gibi, avcı toplayıcı bir gurubun yan adaya saldırıp yaşayanlarını yok ederek kendi adasına dönmesine ne diyeceğiz?
Hayvancılıkla geçinen göçebe toplumların otlak aramak için oradan oraya göçmeleri anlaşılır bir şey ama otlaklarla ilgisi olmayan çok daha uzak alanlara gidip oraları talan etmeleri…
Tarım toplumlarında kuraklıkla başa çıkabilmek için yarattıkları teknolojiler işe yaramayınca bereketli topraklar için göç etmeleri anlaşılır bir şey ama gittikleri yerdeki insanları katledip topraklarına el koymaları…
İş dallanıp budaklanır gider.
Son bir şeyle yazıyı bitireceğim. Çağımızda yaşanan iki büyük savaş ve hala süregiden bitmek bilmez bölgesel savaşlar milyonlarca insanı topraklarından koparıp sağa sola savurdu ve hala savurmaktadır. Ancak belki de onların sayısından daha fazla insan kendi ülkelerindeki yaşam koşullarından daha kötülerine razı olarak başka ülkelere göç etmekte ve hayatlarını orada sürdürmektedir.
Nedenleri bir yana bırakıp, göçün, var olduğundan bu yana insanın “kaderi” olduğu sonucuna varırsak ve sevgili Cemal Sakallı’ın ilk paragraftaki tespitine gidersek insanlık için “ var olduğundan bu yana köksüz, yönünü kaybetmiş” olduğunu ileri sürebilir ve geri dönüp göç için bir yana bıraktığımız nedenlerin çoğunu belki de burada bulabiliriz.
Kim bilir…

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email