preload preload preload preload

İnadı Kararlılığa Dönüştürebilir miyiz?


8th Temmuz 2015 Köşe Yazıları 0 Comments

Bir önceki hafta inat ile kararlılığın ve farklarının ne olduğuna kuş bakışı bir göz atıp düşüncelerimi kağıda döküp bu köşede paylaşmıştım.
Bu hafta konuya devamla inadın ve kararlılığın zemini yoklamaya çalışacağım ve inadı kararlılığa, yani; “Kullandığımız enerjiyi negatif şeyler yerine poiztif şeylere yöneltebilir miyiz?” Sorusunun yanıtını aramaya gayret edeceğim.
İnsanın bebeklikten yetişkinliğe yolculuğunda iki dönemde inatçı davranışlar sergilediğini biliyoruz. İlk dönem bebeklikten çocukluğa geçtiği, özerkliğini kazanmaya başladığı 2-3 yaşlar arasıdır. Çocuk dünyanın merkezine kendini koyar ve her istediğinin yapılması için sonuna kadar direnir, inat eder. İkinci dönem ise ergenliktir. Ergenlikten yetişkinliğe, özerklikten bağımsız kişiliğe geçiş vardır ve bolca inatçı davranışlar…
Bu dönemler sağlıklı atlatılamaz, ruhsal olarak aşılamaz ise kişiye yaşamı boyunca bir miras kalabilir: inatçı davranışlar…
Bunun yanında hayatın içinden birçok neden inatçı davranışları tetikleyebilir.
Kendisinin önemsenmediği duygusunu yoğun yaşayanlar bununla inatlaşarak başa çıkabileceğini düşünebilir.
Başkasının haklılığını kabullenmede zorluk,
Kendi haklılığından kuşku duymamak,
Kontrolü elinden kaçırma korkusu,
Küçümseneceği kaygısı,
Kendini kısa yoldan ıspatlama telaşı,
Öfkesini, hayal kırıklığını yansıtma şekli,
Haklılığını, doğruluğunu kabul ettirme ihtiyacı,
İnatçı davranışların zemini olabilir.
Kısaca özerkliğini, bağımsızlığını yaşama ve başkasına kabul ettirme çabası olarak da tanımlayabiliriz inatçı davranışları.
İnatçı davranışları sergileyen kişi bunu kabul etmez; aksine bir meziyet olarak benimser ve karşılaştığı olumsuz sonuçları bir marifetmiş gibi anlamlandırır, kabul eder. Kendine ve çevresine verdiği zarar nedeniyle dikkati çekerek varlığını onaylatma daha da ötesi bu şekilde herkese neydan okuma duygularını yaşayabilmektedir. Bu da inatçı davranışları besleyen tekrarlanmasına yol açan bir durumdur.
Kararlı davranan kişiler kendine güvenir. Özerk ve bağımsızlıklarıdan kuşkuları olmadığı için bunu kanıtlama gayretleri yoktur. Kararlarını gözden geçirmekten çekinmezler; duruma göre de düzeltmek onlarda kaygı uyandırmaz. Başkalarının ne dediği önemlidir anacak geri bildirim dozunda hesaba katarlar. Eleştiri onlar için dünyanın sonu değildir ve özeleştiride pek zorlanmazlar. Bu nedenle kararlılıkları iyiye, güzele açılan yelkendir.
İnatçı davranış sergileyenler bunu genelde kabul etmezler demiştik. Onlara, “Sen inatçısın” der ve bunu kişiliğine yapıştırırsanız, tüm iletişim kapılarını yüzünüze kapatır. Davranışlarını sorgulama ihtiyacı bir yana bunu hiçbir zaman gündeme getirmez.
İnatçı davranışları sergileyen kişiye karşı sabırlı olmak ve sonuçlardan yola çıkarak bir farkındalık yaratmaya çalışmak olmazsa olmaz bir ilk adımdır.
Sonrası büyük ölçüde kişinin kedisine kalmıştır.
Kişi, davranışlarını sorgulamaya başlar, çevreyle iletişimini olabildiğince çift taraflı ve anlamaya çalışarak kurma gayretine girerse; inatçılıktan kararlılığa doğru yola çıkmış demektir.
Yolu ne hızda alacağı, inat ve kararlılık arasındaki gri zonda ne kadar oyalanacağı ve ne sıklıkta buraya girip çıkacağı; kendisine, çevresine ve çevresiyle kurduğu etkileşime bağlı olarak kişiden kişiye değişecektir.
Değişmeyen şey ise; iyiye, güzele, mutululuğa giden kararlı yolculuk olacaktır…
Dr. Nedim İnce
İstanbul / 30.06. 2015

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email