preload preload preload preload

Kadınlar


6th Mart 2012 Köşe Yazıları 0 Comments

Bu sene de ‘Dünya Kadınlar Günü’ kutlanacak. Bu vesile ile birçok yazı, makale, haber yapılacak; etkinlikler birbirini takip edecek.
Bu sürecin içinde üzerime düşen bir şey var olduğuna dair olası düşünceleri hesaba katarak yazıyorum bu satırları.
İnsanlığın bölük pörçük olduğunu biliyoruz: sınıf, ırk, yöre, ülke, meslek vs…
Ancak en önemli bölünme cinsiyet üzerine olmaktadır: kadın ve erkek.
Cinsel tercihini kendi hemcinsinden yana kullananlar da bu bölünmenin içindedir; cinsiyetleri değişmemekte, sadece cinsel davranış seçimleri farklılık göstermektedir.
Canlılar evrim basamaklarında yükseldikçe varlıklarını sürdürebilme özellikleri de gelişmiştir. Örneğin memelilerde üremenin iki yarısı erkek ve dişi önemli anatomik, fizyolojik farklılıklar göstermeye başlamıştır.
İnsanlarda bu farklılık üst düzeye ulaşmıştır. Öyle ki üremenin, neslini devam ettirme olarak edindiği cinsel farklılığı ve cinsel eylemi; oluşturduğu sosyal ve kültürel yaşantı sonucu farklı mecralara çekebilmiştir.
Avcı toplayıcı dönemlerde erkekler anatomik ve fizyolojik yapıları gereği güç gerektiren hayvan avlama, yırtıcılara ve diğer topluluklara karşı topluluğunu koruma görevini üstlenirken, kadınlar bitki, kök toplama, barınak yapma, giysi üretme, yiyecekleri verimli bir şekilde hazırlayıp, tüketime hazırlama görevleri üstlenmiştir.
Binlerce farklı bitki ve kök arasından işe yarayacakları seçme ve toplama becerisini elde etmiş kadınların genetik kodlarına işlenen bilgilerin; günümüzde alışveriş davranışını belirlediğini ileri sürerek spekülatif bir tartışmaya yol açmak istiyorum.
Tarım ile birlikte artan besin üretimi bir yandan özel mülkiyetin ilk tohumlarını atmış diğer yandan; doğrudan besin üretimine katılmayan, zanaatçı, sanatçı, bürokrat ve yönetici sınıfının oluşmasına yol vermiş ve de insanlar kadın-erkek ayrımından sonra birçok alanda bölük pörçük olmaya başlamıştır.
Tarımda üretimin özelliğine bağlı olarak kadınlar, doğrudan içinde yer alsalar da tali konuma düşmeye başlamış, bir süre sonra erkekler tarafından üretim araçlarının bir parçası gibi algılanır olmuştur.
Ve bu büyük insanlık bölünmesinde erkekler başat konuma geçmiş, her türlü kararı alma, uygulama ve yönetme hakkını elde etmiştir. Tarım dışı alanlarda bu çok daha belirgin hale gelmiştir.
Sanayi devri ile teknolojide akıl almaz gelişmeler olmuştur. Ve aynı oranda yeni emek gücüne ihtiyaç duyulmuştur. Bir yandan erkekler hızla topraktan koparılırken diğer yandan teknolojinin yarattığı olanaklarla kadın ve çocuk emeği de üretimin içine çekilmiştir.
Kadının ikincil konumu ile yaşadığı haksızlığa yeni bir haksızlık daha eklenmiş; emeği bir yandan erkek tarafından sömürülürken diğer yandan buna sermaye de eklenmiştir.
Bir süre sonra üretimden gelen gücün farkına varan kadınlar öncelikle binlerce yıldır kendilerini sömüren erkeklere başkaldırmış ve bildiğimiz klasik feminist hareket doğmuştur.
Sömürünün erkeklerle sınırlı olmadığını fark eden kadınlar ise sermayenin sömürüsüne de başkaldırmış ve kader birliği ettikleri erkeklerle omuz omuza iş, ekmek, özgürlük, onur ve insan olma mücadelesine girişmiştir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kadınların yüz binlerce seneden bu yana gelen mücadelelerinin insanlık tarihine armağanıdır…
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!
Dileğim; kadın ve erkeklerin omuz omuza verecekleri savaşımla çok kısa zamanda bu günü kutlamaya ihtiyacını ortadan kaldırmasıdır…

Dr. Nedim İnce
Mersin / 05. 03. 2012

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email