preload preload preload preload

Cahilin Cesareti


28th Şubat 2012 Köşe Yazıları 0 Comments

“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır” Bertrand Russel.
1872–1970 yılları arasında yaşamış olan filozof Bertrand Russel’ın birçok sözünden biri de bu yazının konusunu özetleyen yukarıdaki paragrafta bulunmaktadır.
Russel, atalarımızın uzun yıllar önce tanımladığı ve kullana geldiği “cahilin cesareti” kavramını bir başka şekilde ifade etmektedir.
Cornell University’de Justin Kruger ve David Dunning, 1999 yılında gerek atalarımızın bu sözünü, gerekse Russel’ın yukarıdaki ifadesini ciddiye alıp onları ünlü kılan bir çalışma yapmışlar. O kadar ünlü kılmış ki 2000 yılında psikoloji dalında Harvard Üniversitesi tarafından düzenlenen Ig Nobel ödülü kazanmışlar. Ig Nobel ödülü Nobel ödülünü tiye alan bir ödül olup bilimsel dergilerde yayınlanmış makalelere verilir ve kazananlar her Aralık ayında üniversitenin mizah dergisinde yayınlanır. Hayal gücünü onurlandırmak için verilen bu ödüllerde amaç ilk anda insanları gülümsetip sonra düşündürmek ve dikkati bilim, tıp ve teknolojiye çekmektir.
Duning ve Kruger’in önermesi “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.” şeklindedir. Bu önermeyi üniversite öğrencilerinde test etmişler; yaptıkları sınavda, doğru yanıtları % 10’u bulmayan öğrencilerin beklentilerinin yaptıklarından çok daha yüksek % 60- 70 lerde olduğunu; doğru yanıtları % 90’nı geçen öğrencilerin ise daha düşük, % 70’lerde seyrettiğini bulmuşlardır.
Cehaletten kaynaklanan bu durumun “kronik kendi kendini değerlendirme beceri eksikliğine” bağlayan yazarlar sanılanın aksine toplumsal yaşamda avantaj sağladığı sonucunu çıkarmışlardır.
Yaşantımıza bir göz attığımızda bunda gerçek payı olduğunu görebiliriz. Cahil insanların daha atak, korkusuz, girişimci olduklarını şaşırarak izleriz. Daha popülerdir, tanınmıştır. Sosyal, ekonomik konumlarını eğitimleri ile bağdaştırmakta güçlük çekeriz.
Ataktır, yaptıklarının olası olumsuz sonuçlarını hesaba katmaktan uzak olması nedeniyle hedefe ulaşacağından kuşkusu yoktur.
Korkusuzdur, tehlikelerin neler olabileceğinden bihaberdir.
Girişimcidir, ataklığı ve korkusuzluğu bu yolu açar.
Popülerdir çünkü çevreden gelecek olumsuz geribildirimleri alabilecek konumda değildir ve sürekli hareket halindedir.
Sonuç çoğu zaman hüsrandır. Tek başına ise zararı daha çok kendisine dokunurken, yönetici, siyasetçi olduğunda fatura beraberinde kurumuna, kentine, ülkesine çıkar.
Eğitimli kişi kendi kapasitesinin büyük oranda farkındadır. Sürecin olası gidişini kestirebildiği gibi çevresel etkenlerin ayrındadır. Bunlar ataklığını azaltır, korkusuzluğun yerini temkinlilik alır. Çok ortalarda dolaşmaz, pek fazla tanınmaz, ürettikleri ile bilinse bile pek fazla hesaba katılmaz.
Kişilerin kendilerini ve etkiledikleri çevrelerini, cahilin cesaretinden doğacak tehlikelerden korumak insanlık için, dünya için bir zorunluluk gibi durmaktadır. Ki bu da eğitim ile mümkün olur.
Sistemin, daha kolay yönetmek, yönlendirmek, cahilin cesaretinin gücünden kendi amacı doğrultusunda yararlanmak için eğitim kalitesinin yükselmesini istememesine aldırmadan, talep sürekli erişilebilir daha kaliteli ve yaygın eğitim olmalıdır kanısındayım.
Eğitimlilere, bilginin, üretken emeğin, kendini, çevreyi ve yaşam süreçlerini tanımanın, olasılıkları hesaba katabilmenin gücünü daha atak, cesur ve girişimci olmak için kullanmak düşmektedir. Aldıkları kişisel ve toplumsal sorumluluk ile kendilerini, çevrelerini, ülkelerini, dünyayı daha iyi yerlere taşımaları ancak bu şekilde mümkündür denebilir.
Dr. Nedim İnce
Mersin / 28. 02. 2012

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email