Bu günlerde “kriz” deyince bu günlerde aklımıza hemen Suruç Katliamı geliyor. İnsan için, çocuklar için, yaşanası bir dünya için harekete geçmiş daha baharında pırıl pırıl, otuz iki gencimiz; kendini de patlatan başka bir gencimiz tarafından paramparça edildi. Yüze yakını da, bazılarında kalıcı hasarlar kalacak şekilde, yaralandı.
Kendi başımıza ve yakınımızın başına geldiyse; kalp krizi, kriz deyince ilk aklımıza gelen şey olabilir. Sinir krizi gibi tıpla ilgili konular yanında siyasi kriz gibi sosyal alanlarda da kriz kavramı kullanılır.
Kriz, düzenli giden durumda ani ve beklenmedik bir bozulma olması sonucu ortaya çıkan durumları ve bunlara verilen tepkileri açıklayan bir kavramdır.
Sözlükler de ise kriz, belli bir olayı izleyen ve yaşamsal önem taşıyan kritik bir dönem olarak tanımlanır.
Bir Çin atasözünde kriz kavramı bir tehdit, aynı zamanda değişim için de bir fırsat anlamında kullanılmaktadır.
Krizi, “Psikososyal Kriz Kuramı” üzerinden daha anlaşılır kılmaya çalışacağım.
Psikososyal kriz, bireyin alışılagelmiş problem çözme becerilerini kullanarak belli bir durum ya da yaşam olayı ile baş edememesi olarak beliren, olumlu ya da olumsuz olarak sonuçlanabilecek geçici bir bozgun ya da karmaşa hali olarak tanımlanabilir.
Kişi yaşamında, hayatı günlük akışında giderken bir anda bunu altüst edecek bir durumla karşılaşabilir: Akut bir hastalığa yakalanabilir, kaza geçirebilir, yaşamını tehdit edecek veya yaşam kalitesini bozacak kronik bir hastalıkla yüz yüze gelebilir, bir yakınını kaybedebilir, eşinden ayrılabilir, doğal bir afet ile karşı karşıya kalabilir. Tüm bu durumlar kişinin yaşamını ani ve zorlu bir şekilde etkiler. Krizi davet eden bu etkenlere kişinin verdiği tepkinin niteliği; krize kapı açabilir ya da kapı dışında bırakarak zorlu sıkıntı aşılabilir. Yani kişi sıkıntıları krize dönüştürmeyecek şekilde karşılayabilir ve çözebilir.
Sorunların kişileri aştığı; kriz durumuna dönüştüğü her halde, kriz mutlaka olumsuz çözülecek anlamına gelmemektedir. Krizler bazen de kişinin kendini tanımasını, değiştirmesini ve olgunlaştırılmasını sağlayabilir.
Psikososyal kriz, Psikiyatrik bir hastalık değildir. Bireyin kriz öncesi uyumlu yaşantısı zorlu durum ile sarsılmaktadır. Sıkıntılı sürecin oluşturduğu psikolojik travma; kriz olumlu aşıldığında kişiye kendini geliştirme fırsatı yarattığı gibi, aşılamadığı durumda ruhsal hastalıklara yol açma tehlikesini de içinde barındırır.
Bizi alt üst eden sıkıntıları önlememiz her zaman mümkün değildir. Bu bazen bizden kaynaklanırken bazen de dış koşulların sonucudur. Bu durumda yapılabilecek şeylerden biri paniğe kapılıp sıkıntıyı daha da büyütmek olabilir. Bir diğeri ise serikanlı davranıp, çözülecek bir şeyse onun yollarını aramak, değilse bizi psişik yere sermesini fırsat tanımayarak derinleşmesini engellemek ve bir daha karşılaşmamanın çaresine bakmak olabilir.
Kriz eninde sonunda bitecektir; bizi bitirebilir ya da olgunlaştırıp güçlendirebilir…
Bu biraz da bizim elimizde galiba?!.
Önümüzdeki hafta kriz evreleri ve krizle başa çıkabilme yollarından söz edeceğim.
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 25. 07. 2015
Son yorumlar