Kısa bir süre önceye kadar longoz adını çok az kimse duymuştu. Kırklareliler İğneadalılar, Demirköylüler verdikleri mücadele ile bunu tüm Türkiye’ye öğrettiler.
İğneada kıyılarında dünyanın en güzel ormanlarından bir bulunur. Bu orman o kadar güzeldir ki içinden akıp geçen dereler ona hayrandır. Denize kavuşmak için acele etmezler. Biraz daha seyredebilmek ve bu güzelliği besleyip geliştirebilmek için deniz kıyısında oluşturdukları setlerle akışını durgunlaştırır, ormanın tabanına yayılırlar. Su ile sarmaş dolaş bu ormana Longoz yani Türkçesi ile Subasar orman adı verilmektedir.
Su ve ormanın iç içelliği İğneada Longoz Ormanlarına ayrı bir renk katar; 310 tür böcek, 28 tür balık, 46 tür memeli, 194 tür kuş, 17 sürüngen, 544 tür bitki büyük bir uyum içinde, birbirini destekleyerek, besleyerek yaşar gider: soluduğumuz havayı Oksijene boğarak…
Birileri de para uğruna bu bölgeyi dumana boğmak istedi. Sanki başka yer yokmuş gibi bu ormanın hemen dibine İğneada Beldesi Beğendik Köyü sınırları içerisine termik santral yapmak için girişimde bulundu.
İşte ilk paragrafta sözünü ettiğim mücadele, Oksijenin dumanla boğulmasına karşı verilen mücadeledir.
ÇED raporu çerçevesinde bilgilendirme toplantısı yapmak isteyen termik santralciler yöre halkı tarafından beldelerine alınmadılar. Bununla da yetinmeyen halk bu projenin gerçekleştirilmemesi için harekete geçti. Yerel yöneticiler, bölge milletvekilleri, gönüllü toplum kuruluşları, çevre örgütleri yöre halkı ile birlikte bu sorunu ülkeye mal ederek yaygın bir kamuoyu desteği aldılar.
Termik santralin bu bölgede yapılmasına karşı gösterilen haklı, örgütlü ve kararlı direniş şimdilik sonuç almış gibi görünmektedir: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı firmanın yaptığı başvuruyu geri çevirdi.
Şimdilik diyorum çünkü sermaye para kazanacağını düşündüğü bir projeden kolay kolay vazgeçmez. O nedenle duyarlılık ve kararlılığın devam etmesi başarının devamı için gerekli gibi görünmektedir.
İğneada deneyimi bize iki şeyi göstermektedir.
Birincisi sermaye insanın da bir parçası olduğu doğayı karına kar katabilmek için bir araç değerlendirmekte ve onu tüketmek, yok etmek için hiçbir tereddüt geçirmeyeceğini göstermektedir. Yokluğunda yaşayamayacağız Oksijen depoları ormanların para kazanabilecekleri projeler sonucunda ortadan kalkması umurlarında bile değildir.
İkincisi insan kendi hayatına sahip çıkar, doğanın tüketicisi değil ortakçısı, bir parçası olarak yaşar ve bunu örgütlü bir yaşam ile sürdürürse sermayenin yıkıcılığını törpüleyebilir, yapıcı yönünün ön plana çıkmasına katkı sunabilir.
İğneada deneyimi, bir de ülkemizin dört bir yanında derelerimize, meralarımıza, ormanlarımıza, dağlarımıza yönelen ve çevreye onulmaz yaralar açan/ açabilecek olan sermaye girişimlerine karşı savaşım verenlere cesaret vermiş hiçbir koşulda umudu yitirmemek gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Ve de Longozu hepimize öğretmiştir.
Dr. Nedim İnce
Mersin / 04. 12. 2012
Son yorumlar