preload preload preload preload

Su Hakkı


21st Mart 2018 Köşe Yazıları 0 Comments

Yaşamın en önemli sihri iki hidrojen atomunun bir Oksijen’le birleşmesinden oluşan sıvı yani su olsa gerek.
Dünya uygarlığı, evreni araştırmada henüz çok yetersiz teknolojisiyle ulaşabildiği gök cisimlerinde hayat hakkında bilgiyi su varlığı üzerinden araştırmaktadır.
Su hayattır…
Yerküremizin daha doğru bir deyimle su küremizin dörtte üçünü su oluşturmaktadır. Durum böyleyken son yıllarda su üzerine kopartılan fırtınanın anlamı ne ola ki?..
Biraz ayrıntıya, daha da ayrıntıya girdiğimizde su üzerine koparılan fırtınanın kasırgaya, siklona dönüşmek üzere olduğunu anlayabiliriz.
Dünyadaki suyun %97’si tuzlu sudan oluşmaktadır. Geriye kalan %3 tatlı suyun ise ancak üçte biri yani Dünya’daki suyun %1 canlıların kullanabileceği durumdadır.
Buna:
• Suyun Dünya’da homojen dağılmadığını…
• Artan Dünya nüfusu ve bunun daha fazla oranda kentlerde toplanmasının içme suyu ihtiyacını arttırdığını…
• Tatlı suyun %70’nin tarım ve %20’nin sanayide kullanıldığını…
• Özellikle endüstriyel tarımda hesapsızca kullanılan ilaç ve gübrenin yer altı ve yer üstü suları kirletip canlıların yaşamını tehdit eder hale getirdiğini…
• Küresel ısınmanın bir yandan kuraklığa ve su kıtlığına yol açarken diğer yandan yağışlardaki dengesizlikle sellere daha sık neden olduğunu ve mevcut su kaynaklarını kullanılamaz hale getirdiğini…
• İnsanlar tarafından içme ve kullanma suyu olarak tüketilip kirletilmiş atık su haline getirilen %10’luk tatlı suyun büyük birçoğunun arıtılmadan mevcut su kaynaklarına geri dönüp onun kalitesini düşürdüğünü…
• Denetimsiz madencilik faaliyetlerinin birçoğunun bol miktarda su tükettiğini ve kirlenen suların olduğu gibi su kaynaklarına dönüp onu kirlettiğini…
• Bu tüketim çılgınlığının; bir otomobil üretimi için 400 ton, bir ton çelik üretimi için 240 ton, bir tişört üretimi için yarım ton su harcanıyor; dur durak bilmeksizin artarak sürdüğünü…
Eklerseniz tatlı su ile ilgili kaygıları anlamamız kolaylaşmaktadır.
Kişi başına düşen 1300 metreküp su ile su fakiri olan ülkemizde yıllık ortalama yağış miktarı 643 mm olup 800 mm olan Dünya ortalamasında çok daha düşüktür.
Küçük küçük derelerin uzun yıllar su kullanım hakkının elektrik üreteceğiz gerekçesiyle HES inşa eden şirketlere verilmesi bu durumda bir başka anlam kazanmaktadır.
Tarımda üretimi azaltmadan su kullanımın azaltılmasına, tarım ilaçlarının, gübrelerin kontrolsüz ve aşırı kullanılmasına karşı verilen mücadeleler yerine oturmaktadır.
Kentsel ve sanayi arıtmalarının gerek kapasite gerekse arıtma kalitesi açısından yeterli olmasının gerekçeleri üstü örtülemez bir şekilde kendini göstermektedir.
Tüketim çılgınlığına karşı çıkarak doğrudan küresel ısınmaya dur denmekle kalınmadığı suyumuza da sahiplenildiği ortaya çıkmaktadır.
Aslında bir avuç çevre gönüllüsünün sağlıklı çevre için verdikleri canhıraş mücadelenin içinde su hakkı da olduğu ve bunun daha çok yoksullar için yapıldığı da aşikardır; su haklarının farkında olsunlar ve varsıllara, elinde gücü bulunduranlara mevcut su kaynaklarını kaptırmasınlar, kirlenmesine izin vermesinler ve su haklarına sahip çıksınlar diye…
BM Genel Kurulunun ilan ettiği “22 Mart Dünya Su Günü”; su hakkımız için daha güçlü bir irade koyma günü olsun!..
Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 20. 03. 2018

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email