Önce 7 Haziran tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nden küçük bir haber okuyalım: “ ‘Anadolu’yu vermeyeceğiz’ sloganıyla yola çıkan ancak Ankara şehir merkezine girişlerine izin verilmeyerek polis tarafından 17 gündür Gölbaşı’nda tutulan yürüyüşçüler, dün alandan ayrıldı. Grup adına yapılan açıklamada, “Yaktığımız direniş ateşini ‘yaşam için direniş’ adıyla tüm yurda yayacağız. Direniş asıl şimdi başlıyor” dendi.”
Anadolu sevdalıları, ülkemizin birçok bölgesinden başlattıkları Ankara yürüyüşünü 40 gün 40 gece sürdürerek Gölbaşı’nda sonlandırdılar. Ankara’ya girişlerine izin verilmemesi seslerini daha yaygın bir şekilde ülke ve dünya sathına yayılmasına kolaylaştırdı; ‘kötülük’ ‘iyiliğe’ vesile oldu.
Anadolu’yu; madencilere, endüstriyel tarımsal üreticilerine, Hes’çilere, rantçılara kısaca doymak bilmez iştahı ile Anadolu’yu talan eden sermayeye vermeme kararlılığında olan Anadolu sevdalıları, yeni bir güç, yeni bir heyecan ve yeni dirençle “Yaşam İçin Direniş” hareketini başlatıyorlar.
Başlatıyorlar, çünkü: üzerindeki tüm insanları doyurabilecek gıda üretimine sahip dünyada her gün 925 milyon kişi yataklarına aç gidiyor, her yıl milyonlarca çocuk beslenme yetersizliği nedeniyle ölüyor…
Başlatıyorlar, çünkü: sermaye, boşalttığı kırlarda endüstriyel tarım ile toprağı yoruyor, verimsizleştiriyor, yerli ürünleri yok ediyor, ürün çeşitliliğini azaltıyor, GDO’lu ürünleri ön plana çıkarıyor ve hızla gıda güvenliğini yok ediyor…
Başlatıyorlar, çünkü: madenciler, endüstriyel tarımcılar ormanları talan ediyor ediyor, yer altı sularının kirlenmesine neden oluyorlar. Bir yandan dünyanın akciğerlerini yok ederek küresel ısınmaya davetiye çıkarıyorlar diğer yandan kullanılabilir temiz su kaynaklarını azaltarak yaşamı tehdit ediyorlar…
Başlatıyorlar, çünkü: inşası devam eden yüzlerce, yapılması planlanan binlerce HES sonucunda tarımsal alanları sular altında kalan/ kalacak yüz binlerce insanı kentlerde yoksulluk ve açlığın beklediğini, vadilerde de doğal yaşamın yok olacağını ve suyun artık sermayenin ticari malı olacağını biliyorlar…
Başlatıyorlar, çünkü: 2000 yılından bu yana gıda fiyatlarının, sermayenin spekülatif kar hırsına kurban edilip 2,5 kat arttırılması ile kazancının %80’nini beslenmeye ayıran yoksulların açlığa mahkûm edildiğinin farkındalar…
Başlatıyorlar, çünkü: kırların boşaltılmasıyla kentlere yığılan, gıda üreticisi iken gıda tüketicisi durumuna getirilen, bir yandan işgücü ucuz bir şekilde kullanılırken diğer yandan tüketim çılgınlığına teşvik edilen milyarca insana, kısa bir süre sonra gıda da su da yeterli olmayacak, bunun yanında tüketilen doğa ile insanlar da dâhil tüm çok hücreli canlılar için tam bir can pazarı yaşanacak…
Dünyada insanlarla birlikte ki -insanların yaşayabilmesi için onlara gereksinimi var- çok hücreli canlıların yaşam olanaklarını gün be gün tüketen Kapitalist sistem yok edilip yerine insan ve doğa odaklı bir sistem koyma fırsatı bulabilmek için “Yaşam İçin Direniş” bize çok gerekli olan zamanı kazandırabilir.
Bu nedenle Anadolu sevdalılarının “Yaşam İçin Direniş”lerine verilecek her destek aslında kendimizin, torunlarımızın ve çevremizdeki tüm canlıların yaşamlarına yönelen tehlikeleri yok etmeye yönelik çok önemli bir adım olacaktır.
Dr. Nedim İnce
12. 06. 2011 / Mersin
Son yorumlar