preload preload preload preload

Zaman Kavramına Bir Katkı


23rd Ocak 2012 Köşe Yazıları 0 Comments

Zaman soyut bir kavram olup, insan beyninin vardığı evrimsel gelişim sonucunda soyutlama yeteneğinin bir ürünü olarak karşımızda durmaktadır.
Soyut zamanın kullanılabilir olması için somutlaştırılması gerekir ki insanlar bunu uzun süre önce gerçekleştirmiş. Zamanın somutlaştırma yöntemlerinin farklılığı bu konuda söylenecek sözlerin de değişik olmasına yol açmış.
Bir Yandan soyut kavramın yarattığı alan diğer yandan bunun somutlaştırma çabalarının yarattığı zenginlik; zamanda olduğu gibi geniş bir tartışma alanı yaratmaktadır.
Nitekim geçen hafta sevgili Cafer Gürbüz ile başladığımız zaman üzerine konuşmaya sevgili dostum ve yüksek lisanstan da öğretmenim Prof. Dr. Adnan Erkuş’un katılımıyla bu hafta da devam edeceğiz.
Sevgili Adnan Erkuş’un elektronik iletisini olduğu gibi paylaşıyorum
“ Cafer Beye hem sana çok teşekkürler… Dostum, benim zaman kavramım açısından hem benzerlikler olduğu hem de biraz daha öteye götürmek amacıyla birkaç şey yazmak istiyorum. “Çizgisel zaman”ı duyumsamak çok önemli. Örneğin bugün 20 Ocak 2012 ve bugün geçen yılın 20 Ocak’ına göre yılbaşı! Yani Ergün bir yeni yıl başlangıcı! Ama biraz daha öteye gidelim…
Bana kaç yaşındasın diye sorduklarında, iki yanıt veriyorum: Sizin zaman anlayışınıza ve biriminize göre 52, benimkine göre belki de 520!
Bu şu demek: Bizler, özellikle ömrümüze değer biçerken zamanın birimi olarak kendi dışımızda dünya ve güneşin oldukça sabit hareketlerini temel alıyoruz.
Oysa bu doğru değil, çünkü ömür/yaşam hareketle tanımlanır, “hareket” olmazsa yaşamdan da söz edilemez. Bu bakımdan, yaşamın asıl ölçüsü, “birim zamanda yapılan hareket” olursa daha anlamlı olur. Annemin köyündeki Mehmet Emmi, 30 yıl önceki gibi her gün aynı kayfeye gidip aynı sandalyeye oturup aynı tespihi çekerek aynı pişpirik oynayanları izleyip duruyor; bense o bir gün içinde Mehmet Emminin bir yıla bile sığdıramayacağı olaylar/hareketlilik yaşıyorum. Hangimiz daha çok yaşamış oluyor?
Eh bir de ne kadar yaşadığımızın ve kendimizi kaç yaşında hissettiğimizin psikolojik yanı da var ki, bu ömrü daha da farklı tanımlamayı gerekli kılıyor.
Eh bir de zamanın 4. boyut olarak göreliliğini işin içine katarsak, bizim güneş-dünya veya aya göre zaman tanımlamamız daha da anlamını yitiriyor… Karıncaya-kelebeğe göre zaman, yeryüzünün yaşanmış geçmişine göre zaman… hıza göre zaman ne kadar da farklı… Öptüm.”
Yelken ve zaman üzerine yaptığım bir yorum söz edilen farklılığa bir örnek olabilir. Yelken ile seyirde zamanın akışı karadaki yaşama göre farklılaşıyor. Karasal zamanın baskısı azalıyor; dakikalar saat, saatler gün, günler ay, aylar yıl oluyor; yaşam sakinleşiyor…
Bu benzetmeden yola çıkarak karasal zaman ve denizsel/ yelkensel zamandan da söz etmek mümkün sanırım ve bu konudaki görüşleri paylaşmaya hazırım…

Dr. Nedim İnce
Mersin / 20. 01. 2012

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email