preload preload preload preload

2016’dan 2017’ye


4th Ocak 2017 Köşe Yazıları 0 Comments

2016 yılı ne yazık ki ülkemiz için tam bir kâbus yılı oldu. Yirmi sekiz terör saldırısında ki bir tanesi Rus Büyükelçisi’ne yapıldı, üç yüz elli insan canını kaybetti, binin üzerinde insanda yaralandı ve bunların bir kısmı da sakat kaldı.

2017’ye merhaba denilen yılbaşı kutlamalarında birçok dileklerde bulunuldu ama bunların içinde herkesin istediği ortak bir şey vardı; 2016 yılının acılarını bir daha yaşamamak, daha güvenli bir ülkede, barış ve kardeşlik içinde hayatını sürdürmek…

Ne yazık ki yeni yılın daha ilk saatlerinde yeni yıla coşkuyla “hoş geldin” denilen bir eğlence mekânına yapılan silahlı saldırı sonucunda otuz dokuz insanın canını yitirmesi, seksenin üzerinde de yaralanması; bu ortak isteği daha ilk dakikalarda boşa çıkardı.

Gerçekleşeceği konusunda ciddi kuşkularım olsa da yine tek dileğim bu ilk saldırının aynı zamanda son saldırı olması…

Bu konuda çok şey söyleniyor, çok şeyler yazılıyor. Ben de yazmayı düşündüğümde artık büyük bir çoğunluğun hemfikir olduğu nedenleri tekrarlayacağımı gördüm.

Bunun için iki alıntıyı sizlerle paylaşmakla yetinmeye karar verdim.

İlk alıntı Theodore Zeldin’in Ayrıntı Yayınlarından çıkan “Hayatın Gizli Hazları” kitabından:

“Çincede barış anlamında kullanılan, üç parçadan oluşan karakter ping ile başlar ve eşitlik anlamındadır: yalnızca eşitlik varsa ve hiç kimse bir diğerini ezmeye veya saldırmağa çalışmıyorsa barış vardır. İkinci parça ise pa’dır, bir çatının altındaki kadınla tasvir edilir, barışın huzurlu bir ev hayatı gerektirdiğini ve bunun kalbinde de anne şefkati olduğunu anlatır. Üçüncü parça ho için bir ağız ve tahıl tanesi çizilir, ancak herkesin karnı doyduğunda barışın var olabileceği anlamını taşır.”
İkinci alıntı ise Edgar Morin’in İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlarından çıkan “Geleceğin Eğitimi İçin 7 Bilgi” adlı kitabından:

“(..) Belirsizlik ve eğretilik zamanlarına girmişizdir; bunun nedeni sadece ekonomik bunalım değildir; bizim uygarlık bunalımımız ve insanlığın muazzam tehlikelerin tehdidi altında olduğu küresel bunalımdır. Belirsizlik endişeye yol açar, o zaman da zihin ruhsal güvenliği arar; ya tehlikenin dışarıdan geldiği düşünüldüğü için etnik veya ulusal kimliğine, ya da dinî imanın getirdiği bir selamet vaadine kapanarak yapar bunu.

Yeniden canlandırılan bir hümanizm, bütün insanları aslında birleştiren kader ortaklığının bilincine, yeryüzü vatanımıza aidiyet duygusuna, şansları ve tehlikeleriyle insanlığın olağanüstü ve belirsiz macerasına aidiyet duygusuna burada vardırabilir.

Her birimizin içinde taşıdığı fakat hali hazırdaki uygarlığımızın yüzeyselliği tarafından gaipte bırakılanı burada açığa vurabiliriz: Derin ihtiyaçlarımız olan sevgi ve kardeşliğe iman edilebileceğini, bu imanın insana coşku verdiğini ve belirsizliklerle yüzleşip endişeleri bastırma olanağı verdiğini…”

Bunların üzerine yorum yapmaya bilmem gerek var mı?

Dr. Nedim İnce
Altınoluk / 03. 01. 2017

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email