preload preload preload preload

40 Yıl Önce 40 Yıl Sonra


27th Aralık 2011 Köşe Yazıları 0 Comments

Acele ediyorlardı çünkü gemiye erken binmeleri gerekiyordu. Bir yük gemisi olan geminin bazı ambarları yolculara ayrılmıştı ve İstanbul’a doğru bütün gece sürecek yolculuk için ambarda yere gazete sererek yer kapmak gerekiyordu.
Baba mutluydu, oğlu Kuleli Askeri Lisesi’ni kazanmıştı, köyden kurtuluyordu onun gibi az bir tarla ile neredeyse karın tokluğuna çiftçilik yapmak zorunda kalmayacaktı ve bunu sağlayacak, subay olmanın ilk adımlarını atacağı okula, Kuleli Askeri Lisesi’ne teslim etmeye gidiyordu.
Oğulun kafası karmakarışıktı; bir yandan bir şey başarmış olmanın, subaylığa çıkacak yola girmenin heyecanını yaşıyor diğer yandan da o zamana kadar var olduğu, kendini bir parçası olarak hissettiği köyünden, annesinden, babasından, kardeşlerinden, arkadaşlarından ayrılmanın kederi, hüznü sarıyordu benliğini. Bu da yetmiyormuş gibi bir bilinmeze gitmenin endişesi, korkusu işin tuzu biberi oluyordu.
Babası okuldan ayrılırken arkasından koşup “Beni burada bırakma” demediyse utanmasındandır.
Berberde kısa olsa da 3 numaraya vurulan saçların ardından her yeri bol gelen eğitim elbiselerini giyince artık yeni bir dünyada olduğundan kuşkusu kalmamıştı.
Alemdağ’da ki kampta gökyüzü de üzüntüsüne eşlik ediyor, gözyaşları ile bunu gösteriyordu. Büyük çadır koğuşlarda kampet arkadaşları ile ilişkiler geliştikçe çektiği ruhsal sıkıntılarda yalnız olmadığını gördü; bir anormallik yaşamadığını anlayarak biraz rahatladı. Arkadaşlıklar derinleştikçe sıla özleminin yerine birlikte yaşamanın, birlikte büyümenin coşkusu alıyordu.
Ülkenin dört bir yanından gelmiş dört yüzden fazla çocuk 24 saat bir arada 3 yıl birlikte büyüdü. Yatılı okulun yarattığı fırtınalarla ergenliğin boralarını birlikte göğüslediler, birlikte gülüp birlikte boğuştular, dövüştüler. Bayramlarda evlerine gitmenin sevincini, hafta sonu İstanbul sokaklarını arşınlamanın mutluluğunu, kızlara göz etmenin heyecanını birlikte yaşadılar ve Kuleli Askeri Lisesi’nden ayrılma zamanında birlikte delikanlı olduklarının farkına vardılar.
Üniversite sınavlarında tıp fakültesini kazanması üzerine Kara Harp Okulu Menteş eğitim kampında arkadaşları ile yolları ayrıldı. Onlar subay olmanın yolunda devam ederken o hekim olma yoluna sapmıştı.
Gençlikleri ülkenin alt üst olduğu yıllara denk geldi. Yurdunu düze çıkarmak için hemen hepsi bulundukları yere bakmaksızın sorumluluk alma çabasında oldu.
Okul tarihinde özel bir yeri dolduracak bir Kara Harp Okulu devresi mezun oldu: 1978’liler…
Askeri cunta alt üst olan ülkeyi düzelteceğim iddiası ile yönetime el koydu ancak çok daha büyük alt üst oluşa yol açtı ve Kara Harp Okulu 78’liler bundan en çok etkilenen guruplardan biri oldu yüzlercesi resen emekli edildi. Subaylık hayatlarına son verilenler değişik mecralarda yaşama tutunma çabasına girişti.
Artık saçı bıyığı ağarmış, yarım asrı geçmiş hayatın yükünü taşıyan bedeni ve yaşamın ödülü olan oğluyla birlikte 40 yıl önce girdiği kapıdan 40 yıl sonra değişik heyecanlarla geçiyordu. Bir yandan oğluna anılar demeti sunarken o yıllara dair, bir yandan da devre arkadaşlarıyla kucaklaşıyor, özlem gideriyordu. Sık sık zihninde canlanan hayallere dalıp dalıp gidiyordu.
1971 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne giren devreyi 40 yıl sonra yine aynı mekânda Fatih Çam eşgüdümünde Bahattin İkizer, Faruk Mençek ve Mehmet Baskın’ın harika organizasyonu bir araya getirdi.
Toplantı, anılarımızı tazeledi, yepyeni muhteşem anılara sahip olmamıza olanak sağladı; bir birimize özlemle sarılırken nereden nereye geldiğimize göz atmamıza fırsat tanıdı.
Bunun için sevgili Fatih, Bahattin, Faruk ve Mehmet’e ve de tüm devre arkadaşlarıma ne kadar teşekkür etsem azdır…
Dr. Nedim İnce
İstanbul / 27. 12. 2011

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email