preload preload preload preload

Altınoluk’ta Bir Sabah


5th Ağustos 2014 Köşe Yazıları 0 Comments

Altınoluk’u görmek için bu sabah da tepeyi tırmanıyorum. İlk ışıklarımla Edremit Körfezi’nin lacivertten maviye rengarenk denizine merhaba demeli, sahile yakın denizin şefkatli koynunda hafif sallanarak derin bir uykuda olan tekneleri de şöyle bir okşamalıyım.

Uyumayanlar da var; köpek yavruları her bebeğin yaptığı gibi kumsalda delice koşturuyor ve uydurdukları oyunları sevinçle oynuyorlar annelerinin yarım göz gözetiminde. Bazı yetişkin köpekler de gerinerek uyanıyor ve davetsiz misafir var mı diye bölgesine bir göz gezdiriyor.

İki kilometrelik sahilde ayakta olan başkaları da var her sabah olduğu gibi: Kimi yavaş kimi hızlı yürüyen, bazıları da koşan insanlardı bunlar.

Mesela şu adam, yetmiş yaşlarını geçmiş, felçli sağ kolunu bedeninin önüne almış, felçli sağ bacağını orak biçer gibi döndürerek her sabah burada yürüyüşünü yapıyor. Sağlıklı insanlar sıkıntısız yürümenin ne kadar harika bir şey olduğunu düşünür mü bilmem bu kararlı adamı gördükten sonra.

Kırklarını yeni aşmış kadına hayranım. Gezmeye gider gibi her sabah farklı güzel giysilerini üstüne geçirir, çantalarını donanır, makyajını da yapıp sahile gelir. Etrafına ilgisizmiş gibi gözükmeye çalışarak, ama bir yandan da göz ucuyla beni fark ediyorlar mı diye merakını gidermeye gayret ederek yürüyüşünü yapar.

Ya erkek önde kadın arkada şu koşturur gibi yürüyen karı kocaya ne demeli? Orta boyda, kalan saçları beyazlamış erkek, öne doğru hafif eğilmiş, sanki düşecekmiş de bunu engellemeye çalışır gibi, elinde bir zamanların meşhur gırgır süpürgesinin metal sapı, koşar adımlarla giderken, kendi yaşına yakın boyalı kumral saçları ile kadın nefes nefese ona yetişmeye çalışmakta… Konuştuklarına çok az tanık oldum.

Bu genç erkek de sporcu olmalı. Yirmili yaşların başında gözüküyor. Dengeli bir kas yapısına sahip ve yorulmaksızın bir saati koşarak tamamlıyor. Anlamadığım bir şey var, etrafındaki seslerle birlikte olmak yerine neden kulaklarına taktığı kulaklıkla müzik dinler ve zaten modern yaşantının yarattığı izolasyona katkı sunar?

İkili, üçlü ve çok daha seyrek dörtlü guruplar halinde yürüyenler de var. Dikkatimi çeken birlikte yürüyenlerin daha çoğu kadınlar. Ve erkekler bir birleriyle konuşmasını yürüme tempolarına uydururken, kadınlar konuşma temposuna uygun yürümekteler. Bu gözlemimle; kadınların neden daha sosyal ve neden sözel becerileri daha gelişmiş ve neden erkeklerin kadınlarla sözel bir tartışmada aciz kaldıklarını ve de neden bu zavallılıklarını kasları ile çözmeye çalıştıklarını anlamış oluyorum.

Yürüyen insanların yanı sıra yere açtıkları küçük tezgahları arkalarına oturmuş olanları da var. Köylü kadınları, bahçelerinden, komşularından aldıkları taze meyve ve sebzeleri satmaktadır bu tezgahlarında; bir birleriyle laflayarak ve gelip geçeni alışverişe davet ederek. Böylece İnsanlar yürüyüşlerini, evlerinin ihtiyaçlarını karşılayarak da tamamlama fırsatını yakalamış bulunuyorlar.

Gün ilerledikçe aşağıyı daha iyi ısıtıyorum ve yürüyüşçüler seyrelmeye başlıyor. Yerlerini ellerinde şemsiyeleri, kilimleri, portatif sandalyeleri, kollukları, deniz yatakları ile kumsalı işgal eden denizciler almaya başlıyor.
Gökyüzüne yükseldikçe ufkum genişliyor, Altınoluk sahili küçüldükçe küçülüyor ve ben yeni maceralara yol alıyorum. Bir bakarsınız bir ara onlardan da söz ederim.

Dr. Nedim İnce
Mersin / 05. 08. 2014

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email