“Dağ taş beton olmasına karşın hala muhteşemliğini korumayı başaran Aziz İstanbul’un şaşırtıcı şekilde bana huzur veren gecesinden merhaba…”
Evin balkonundan İstanbul’u seyreder ve kendine has musikisini dinlerken duygularımı yukarıdaki kısa mesaj iletisi ile arkadaşlarımla paylaşmıştım.
İstanbul, eşsiz coğrafi konumu nedeniyle insan yerleşiminin çok eski çağlarda gerçekleştiği bir toprak parçasıdır.
İnsanoğlu suda yüzen cisimleri keşfettikten sonra bunları yetkinleştirmiş ve hareket kabiliyetini, suyu da katarak arttırmıştır.
Su araçları bugün bildiğimiz gemi formunu almaya başladıktan sonra da deniz artık ayıran değil birleştiren alanlar olma yanı sıra balıkçılıkla da ciddi bir besin kaynağı haline gelmiştir.
İstanbul’un, gerek denizden ulaşımı Kuzeyden- Güneye, Güneyden- Kuzeye sağlayan boğazı, neredeyse elle tutulabilecek kadar bol balığı, her türlü besini üretecek toprağı ve Doğudan- Batıya, Batıdan-Doğuya tüm karaları bir birine yakın eden konumu binlerce sene önemli bir kent olmasına zemin oluşturmuştur.
Marmaray nedeniyle yapılan arkeolojik kazılar bu gerçeği gün yüzüne çıkarmıştır.
Roma İmparatorluğu ikiye bölününce İstanbul’un başkentlik macerası da başlamış ve Osmanlı’da da devam edip binlerce yıl devam etmiştir.
İstanbul’a sahip olan devletler ona gözü gibi bakarken diğer devletlerin de gözlerini hep üzerinde hissetmiştir.
Genç Türkiye Cumhuriyet’i kurtuluş ve kuruluşun merkezi Ankara’yı başkent yapınca başkentliği yitiren İstanbul, ticaretin, sanayinin ana merkezi olarak büyümesini sürdürmüş ve bir süre sonra çarpık büyümenin en önemli modellerinden biri olmuştur.
Binlerce senenin kültürünü, hayatın yaşanmışlıklarını içinde barındıran kent; son yıllardaki arsa ve bina rantı nedeniyle tam bir şantiyeye dönmüş, yemyeşil bir coğrafyaya sahipken yeşil alanların betonlar arasında küçük adacıklar halinde varlığını sürdürmeye çalıştığı bir hale dönüşmüştür.
Türkiye’nin nüfusunun çok önemli bir kısmını barındırırken ekonomik potansiyeli bunun da üzerine çıkmış; “taşı toprağı altın” olunca çekiciliği ülke dışını da taşmıştır. Ekonomik küreselleşmenin dünya kentlerinden biri olan İstanbul, şöhretini dört bir yana duyurmuştur.
Kadim kentlerden biridir İstanbul; her türlü insanı bağrına basar; en zengini parasını kazanacak ve harcayacak yer bulurken en fakiri de karnını doyuracak fırsatı yakalar ve ikisi de yan yana bu kentin bahşettiği güzellikleri kendi olanakları çerçevesine yaşar gider.
Her türlü farklı yaşam tarzlarını birbirine çapariz vermeden sürmesine olanak sağlayan nadir kentlerden biridir İstanbul.
Ve onu eşsiz kılan başka şeyler de vardır: Boğazı, Halici, Kasırları, Koruları, Manolyaları, Mimozaları, Erguvanları…
Kadim İstanbul insanların tüm hoyratlığına rağmen hala çekiciliğini, güzelliğini korumaktadır, koruyacaktır.
Ta ki bu güzellikleri özümseyen, yaşayan bizlerin, onun direncine duyarlı olacağımızdan ve ona destek vereceğimizden umudunu kesene kadar.
O zaman da çok uzak gibi durmuyor ne yazık ki…
Dr. Nedim İnce
Mersin / 25. 09. 2012
Son yorumlar