Birkaç yüzyıldır insan yaşamındaki hız; ivmesi başa döndürücü bir büyüme ile artmaktadır. Bilimdeki dudak uçuklatan gelişmeler, bunun anında teknoloji vasıtasıyla günlük hayata yansıması, Zygmunt Bauman ve David Lyon’un deyimiyle yaşamı akışkan hale getirmektedir.
Teknolojik gelişmeler ve onun getirdiği kolaylıklar akışkanlığı hızlandırır, yaşamı kolaylaştırırken beraberinde, hayatın her anını denetlemeye açık hale getirmektedir.
İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham’ın 1785 yılında Panoptikon adlı bir hapishane tasarlamıştır. Bütünü(pan-) gözlemlemek(-opticon) anlamına gelen bu tasarım birkaç katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kurulacaktı. Her hücre bu halkanın iç kısmına açık ve halkanın dış cephesindeki duvarda birer pencere olacaktı. Halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbet kulesi yer alacaktı. Tek odalı hücrenin içindeki sakine saklanacak hiçbir yer kalmayacak, buna karşılık dış cephedeki duvarın penceresinden gelen dış ışığın kuledeki nöbetçilere mahpusun her hareketinin bir siluetini izleme olanağını sağlayacaktı. Bentham’ın yaklaşımına göre, gözlemlenen her yanlış davranışının ceza getireceğini bilen, ama davranışlarının aslında ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahpus, aklını başına toplayacak; her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka seçeneği kalmayacaktı. Böylece mahkûm bizzat kendi hareketlerini kollamak durumunda kalacaktı.
Jeremy Bentham’ın tasarımının ilkelerinden yola çıkarak şu anda Dünya’nın Panoptikan bir yer olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kredi kartları, internet kullanımı, sosyal medyanın yaygınlığı, ulaşım teknolojisinin kolaylaştırdığı hızlı yer değiştirmeler, televizyonun yarattığı dünyanın dört bir yanından anında haberdar olma olanağı hayatı olağanüstü akışkan hale getirmektedir.
Mobesa kameraları, hemen her iş yerinde ve artık konut sitelerinde ve hatta evlerde 24 saat kayıt yapan güvenlik kameraları tam bir görsel denetimin yolunu açarken; kredi kartları ile yaptığımız ödemeler ile hem hangi tarihte ve saatte nerede olduğumuz hem de ne kadar paraya ne aldığımız kayda girmektedir. Cep telefonu kullandığımızda 24 saatlik hareketimiz ve kimlerle ne konuştuğumuz istenildiği anda ortaya dökülebilmektedir. İnternette ve sosyal medyada gönüllü olarak görüntü ve bilgilerimizi herkesime açmamız da işin cabası.
En başta devlet olmak üzere bir çok otorite odağı insanın bu hızlı akan hayatını denetlemekte ve bunun sonucunda da gerekli müdahaleleri yapmaktadır.
İş sadece bununla kalsa belki bu denetimle başa çıkmak mümkün olacak; ancak insan denetime yol açan olanaklardan memnun gözükmekte hatta gönüllü olarak bunu kolaylaştırmaktadır.
Daha da trajik olanı; yirmi dört saat gözetlendiğini bilen insanlar davranışlarını otoritenin istek ve beklentilerine göre kurmakta; işini gönüllü olarak kolaylaştırmaktadır. Yani kendi hareketlerini bizzat kollamak durumunda kalmaktadır.
Otoritenin denetimine insanın kendi oto denetimi de eklendiğinde…
Geriye ne kalmaktadır?!.
Dr. Nedim İnce
Mersin / 03. 02. 2014
Son yorumlar