preload preload preload preload

Çıkarın Beni Buradan!..


26th Ağustos 2014 Köşe Yazıları 0 Comments

Aniden şiddetli bir baş dönmesi oldu. “Eyvah düşüyorum!” derken, başladığı gibi bitti. Baş dönmesine eklenen kulak çınlaması da onunla birlikte kayboldu.
Yaşadığını önemsemeyerek hayatına devam etti. Zaten sağlığına önem verenlerle dalga geçmesiyle ünlüydü.
Birkaç gün sonra baş dönmesi aynı şiddetle tekrar yakaladı ve bu sefer biraz inatçıydı, düşmemek için duvara yaslandı ve geçene kadar öyle kıpırdamadan durdu. Ona bir asır gibi gelen süre sonunda tekrar normal haline döndü. Ve başlayan kulaç çınlaması bu sefer baş dönmesinden de uzun sürdü.
İşin ciddiye bindiğini düşündü ve her türlü soruyu sorduğu internete başvurdu:” Baş dönmesi için hangi doktora gitmeliyim?”
Soruların her zaman yanıtları vardı sanal ağda hepsi doğru olmasa da… Bu seferki “Nöroloji” yanıtı doğruydu.
Bir nöroloji uzmanına başvurdu. Muayene sonunda birtakım tetkikler istendi. Renkli Dopler denilen aletle beyine giden atardamarların incelenmesiydi ilki. Bunda bir damarın kan akımında azalma bulununca meşhur MR anjiyo istendi. Beyine giden ve beyindeki damarları gösterecekmiş bu tetkik.
Randevusunu aldı. Saati gelince görüntüleme merkezine gitti. Koluna plastik bir kanül yerleştirdiler. “Nedir bu?” diye sorunca; bu sefer internete değil karşısındaki sağlık çalışanına, “intraket yanıtını aldı ve tetkik sırasında oradan ilaç verileceğini öğrendi.
Üzerindeki metal eşyaları boşalttıktan sonra kumanda odasından camlı bir bölme ile ayrılmış bir odada bulunan koca bir tüp içine yerleştirdiler. Yüzene çok yakın bir şeffaf maske işin bonusuydu.
Kısa bir süre sonra tüp içinden çeşitli sesler gelmeye başladı. MR çekimi başlamıştı. Sesler duruyor, başka bir şekilde tekrar başlıyor, sonra yerini sessizliğe terk ediyordu. Koca bir tüpün içinde hareketsiz, yüzüne yakın şeffaf bir maske ile yatmak sıkıntıya davetiye idi. O da nazlanmadan geldi. Anılarından güzel olanları davet ediyor, hayaller kuruyor, gözlerini kapatıyor ama sıkıntı azalsa bile onu bırakmamakta direniyordu. Yüksek ve rahatsızlık verici seslerden rahatsızlık duyarken bir anda derin bir sessizlik oldu. “İşte çekim bitti beni çıkaracakla” diye düşünmeye başladı. Ama beklediği bir türlü gerçekleşmiyordu. O zaman asıl bunaltıcı olanın gürültü değil, derin bir sessizlik olduğunu anladı.
“Çıkarın beni buradan!”
Gittikçe onu saran sıkıntı bu haykırışı dilinin ucuna getiriyor, ancak o zaman kadar yapılan işlemin ve çektiği azabın boşa gideceğini düşünerek kendini frenliyordu. Ama derin sessizlik bitmek bilmiyordu. “Her halde beni unuttular ya da alet bozuldu” diye mırıldanmaya başladı.
Haykırmak yerine yine onunla ilgilenen insanlara bir soru sordu aletin içinden: “Çekim ne zaman bitecek?” Sessizliğin beslediği belirsizlik sıkıntıyı dayanılmaz kılıyordu. “Az kaldı” yanıtı bunu ortadan kaldırdı ve sakinleşerek süreci tamamladı.
Geçmiş olsun dilekleri ile tüpten çıkarıldığında 40-45 dakikalık bir zaman dilimini geride bırakmıştı kan ter içinde…
Temiz havada kendine gelmesi birkaç saatini aldı.
Neyse ki sonuçlar korkulduğu kadar kötü değildi ve ilaçlarla baş dönmesi ataklarından kurtulacaktı…
Dr. Nedim İnce
Mersin / 26. 08. 2014

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email