preload preload preload preload

Düğün


29th Kasım 2011 Köşe Yazıları 0 Comments

Düğün denince hemen herkesin aklına genellikle güzel bir şeyler gelir, iyi bir şeyler çağrıştırır. Çünkü Büyük Türkçe Sözlük diyor ki; düğün, evlenme veya sünnet dolayısıyla yapılan tören, eğlence, cemiyet ya da bir olayı kutlamak için yapılan büyük eğlence veya törendir.
Düğün coşkunun, sevincin doyasıya yaşandığı toplumsal olaylardır. Mutluluğun katılanları esir aldığı anlardır.
Toplumun yapısına yeni bir tuğla koymak, erkek çocuğunu sünnet ettirmek iyi, güzel kutlanısı olaylar, düğün yapılacak şeylerdir. Ancak düğünün bu yüksek coşkusunu, sevincini açıklamaya tek başına yetmemektedir.
Coşkunun, sevinci, toplumsal mutluluğun kaynağı düğünün gerekçesi olay iken; üst düzeyde yaşanmasının nedeni paylaşılması, dayanışılmasıdır.
Anılarınızı yokladığınızda ya da bundan sonra düğünleri dikkatli izlediğinizde bunun böyle olduğuna dair ipuçları yakalayacağınızdan kuşkum yok…
Doğduğum büyüdüğüm köyde, baba ocağında bu hafta sonu yaşadıklarım yazdıklarımın canlı tanığıdır.
En küçük kardeşimin evlenmesi nedeniyle yapılan köy düğününü baştan sona yaşadım ve gözledim. Düğün hazırlıkları ve anı yüzlerce senedir birikmiş deneyimlerin ışığında ve bir saat düzeninde, dakikliğinde gerçekleşti. Genci ihtiyarı, kadını erkeği, komşusu akrabası herkes görevini biliyor ve büyük bir istekle yerine getiriyordu.
Evin avlusuna düğün evine gelecek tüm konukları doyuracak yemek için kazanlar kuruldu. Bir kısmı iaşeyi alıp getirirken bir kısmı da bunları hazırladı. Aşçı kadının idaresinde etli patates, nohut ve pilav ile kazanlar doldurulup altları odun ateşi ile beslendi. Keşkek istenen kıvama gelince delikanlıların delişmen gücü ve neşesi devreye girdi. Özel tokmaklarla kazanlar dolusu keşkek dövüldü.
Büyük bir dayanışma ile ve doğanın koynunda yapılan hazırlıklardan sonra konuklar sökün etmeye başladılar. Genç çiftleri ve ailesini kutlarken dayanışma devam etti; herkes gücü yettiğince hediyesini getirdi, takdim etti.
Bu unutmaya başladığımız ve unuttukça da karamsarlığa gömüldüğümüz dayanışmadan sonra sıra paylaşmaya geldi. Misafirler, hazırlanan sofralarda onlar için pişirilen yemeklerle karınlarını doyurdular. Bununla yetinilmeyip getirdikleri kaplar keşkek ile doldurulup paylaşım evlerde de devam etti.
Sabahın ilk ışıklarında başlayan bu süreç akşamına düğün alanında devam etti. Davullar çaldı, gırnatalar eşlik etti. Sırası gelen org insanları dans ettirdi, göbek attırdı, halay çektirdi; dayanışmanın sonrasındaki paylaşım, coşkuyu, sevinci pey der pey arttırırken, mutluluk dalga dalga tüm misafirlere yayıldı.
Erich Fromm insanların kendine yabancılaşmasının temelinde doğadan kopuşları olduğunu ileri sürer; hafta sonu yaşadıklarım bunu doğrular nitelikteydi.
Doğa ile bir olduğu kadim zamanlardan getirdiği deneyimlerini, doğadan henüz tam anlamıyla kopmamış insanlar, doğanın içinde yaşama geçirdiklerinde; insan olmanın temel unsurları olan dayanışma ve paylaşma tüm saflığı ile ortaya çıkıyor, beraberinde coşkuyu, sevinci ve mutluluğu da getirerek…
Evet, ben gördüm, yaşadım!
Öyle oluyor…

Dr. Nedim İNCE
Mersin / 28. 11. 2011

  • Yorum Yaz

    * Required
    ** Email