Bir Anadolu Bilgesi
Asteğmen Eczacı Vasfı Bey Birinci Dünya Savaşı’nda Yemen Cephesi’nde çarpıştı. Mağlubiyeti ve Osmanlı’nın yok olmasını yaşadı.
Katıldığı Kurtuluş Savaşı sonrasında ise hem ülkesinin kurtuluşuna tanıklığını sağladı, hem de yaşadığı derin üzüntülerinden kurtulmasını …
Cumhuriyet kurulduktan sonra Anadolu’nun kavruk kasabalarından biri olan Aksaray’da eczanesini açtı. Evlendi; sıra sıra çocukları oldu sayıları altıyı bulan. Üçüncü çocuğu doğduğunda Türkiye Cumhuriyet’i üçüncü yaşını yeni kutlamıştı. Fikret adını verdiği oğlu hızla serpiliyor, büyüdükçe ele avuca sığmaz bir çocuk oluyordu.
Beş-altı yaşlarında, diğer kardeşlerinin de yaptığı gibi eczanede çalışmaya başlıyor. Okula başlayınca en çok dikkati çeken yanı resim yapmaktaki yeteneği oluyor. Okumayı çok seviyor; bir de yazmayı. Daha ortaokulda Tasvir-i Efkar Gazetesine yazı göndermektedir ve cebinde de ‘Aksaray Hususi Muhabiri ‘ yazılı kartı vardır.
Çok istediği Galatasaray Lisesi’ne gönderilmiyor. Ankara’daki abisinin yanında başladığı ve Can Yücel ile tanışıp arkadaş olduğu lise öğrenimi yarıda kalıyor. Kayseri’de yatılı lise yaşantısı da uzun sürmüyor.
Ortaokuldaki resim öğretmeninden öğrendiği kutu yağlı boya ile kontrplak üzerine resim yapması tek tesellisi oluyor eczanede çalışırken. Derken bir gün yolu Aksaray’a düşen güzel sanatlarda okuyan bir öğrenci ile tanışıyor ve kararını veriyor; İstanbul’da güzel sanatlarda resim eğitimi alacaktır…
Artık daha büyümüştür ve babasını ikna edecek yaşa gelmiştir. İstanbul’da İbrahim Çallı’nın yanında bir sene misafir öğrenci olur. Sonra sınavı kazanıp resmi eğitime başlar. Kısa süre sonra da hocasından izin alıp ‘Can Adam’ dediği Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun öğrencisi olur. Ressamlığı, şairliği yanı sıra onun en çok Anadolu Türkülerine düşkünlüğü çekmiştir Fikret Otyam’ı.
Okurken, çocukluğundan bu yana bulaştığı gazetecilik aşkı tekrar depreşir. Okul dışı zamanlarda gazetelerde çalışmaya başladığında takvim 1950 yılını göstermektedir.
1953 yılında mezun olduğunda, artık İstanbul’da az çok tanınan ve geçimini sağlayacak kadar para kazanan bir gazetecidir. Resmi bir kenara koyar. Gazeteciliğin sağladığı olanaklarla kendini Anadolu’ya atar. Güneydoğu ve Doğu Anadolu, ırmakları, dereleri, dağları, ceylanları, keçileri, koyunları, kuzuları ve insanları ile çok bildik yerler olur; onlar da çok severler Fikret Otyam’ı. Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun türkü dünyasından tanıdığı Anadolu, fotoğraflarıyla zenginleştirdiği röportajları ve kitaplarıyla artık Fikret Otyam’ın Anadolu’su olmuştur.
Ülkenin sayılı gazetelerinde çalıştı. Resmin dayanılmaz çağrısına yanıt verdiğinde Cumhuriyet Gazetesi’nde düzenli köşe yazısı yazan ünlü bir gazeteciydi.
Karısı Filiz’i terkisine atıp uzun süredir hayalini kurduğu Gazipaşa’da yaptırdığı denize nazır evine yollandığında takvim 1979’u gösteriyordu.
Artık dünyasında sevgili eşi Filiz ve resim başköşeye oturmuştu. Yıllarca belleğine kazıdığı anılar, görüntüler, yaşantılar gürül gürül tuvale akmaya başlamıştı…
Bir gece rahatsızlanır Gazi Paşa’da; ilk tedavisi yapıldıktan sonra Mersin’deki can dostu Dr. Yüksel Burgutoğlu’na sığınır; beraber aynı hastanede, SSK Mersin Hastanesi Üroloji Kliniğinde çalıştığımız.
Efsane gazeteci, ressam, kanlı canlı, çalıştığım klinikte yatmaktadır; sevincim, Yüksel Abi’nin tedavisine ortak olmama izin verdiğinde daha da arttı. Bir Anadolu Bilgesi’nin yamacında olmanın tadını çıkarmaya çalıştım doyasıya tedavi süresince.
Konuk oldu evimizde ve konuğu olduk Gazi Paşa’daki evlerinde. Hayranlığım bir kez daha arttı oradaki insanlarla ilişkisini harmanladığı sade yaşantısını gördüğümde. Kapısının önünde duran Anadol marka araba üzerinde kontak anahtarı ve kapıları açık, ihtiyacı olan herkesin emrine amadeydi mesela…
Daha sonra da yaşadığı sağlık sorunları onu doğadan, insandan, Anadolu’dan koparmadı ve onlar için de üretmekten…
Yüzleri bulan kitapları, sayısını artık karıştırdığı resim ve fotoğraf sergileri, aldığı ödüller dur durak bilmeyen enerjisine yetmemekte; sıradakileri için büyük bir heyecanla çalışmaya devam etmektedir. Bir yandan resim yaparken bir yandan da köşe yazarlığına tekrar döndüğü Aydınlık Gazetesi’nde haftalık yazılar yazarak ve yeni kitaplara imza atarak…
Sevgili Fikret Abi, Anadolu’nun bir bilgesi olarak ışığı ile ülkemizi ve hayatımızı aydınlatmaya devam etmektedir.
Ben de onu tanıma, ondan bir şeyler öğrenmiş olma şansı verdiği için hayata minnetimi, sizlerle paylaşmanın heyecanını duymaktayım.
Son yorumlar