Son günlerin en çok tartışılan, zaten kendisinde bu potansiyeli taşıyan, kürtaj konusudur.
Kürtajın sosyal, kültürel, ekonomik birçok yönü olması yanı sıra hepsine baskın çıkan tarafı sağlıktır.
Konunun doğası gereği hekimler uzman görüşlerini dile getirmekte ve yine doğal olarak kamuoyu tarafından referans kabul edilmektedir.
Siyasi iktidarın kürtaj söylemleri ile pek örtüşmeyen ve halk tarafından kabul görme olasılığı daha yüksek uzman görüşü kategorisindeki hekimlerin; gerek bireysel, gerek akademik, gerekse örgütsel söylemleri yaygın bir şekilde dile getirilmektedir.
2006 yılının Kasım ayında yayınlanan “kürtaj” isimli yazıyı tekrar paylaşmanın ihtiyacı doğdu diye düşünüyorum ve gereğini yerine getiriyorum:
“Tıbbın en tartışmalı alanlarından biri abortus yani gündelik adıyla kürtajdır.
Ş. Aksoy, “Kürtaj Sadece Tıbbi Bir Karar Olabilir mi?” Adlı kitabında kürtaj( abortus) tanımını şu şekilde yapmaktadır: Kürtaj; rahim içindeki embriyo ya da fetus’un yaşamının sonlandırılması amacıyla vaktinden önce rahim dışına çıkartılması ya da imha edilmesidir.
Kısaca hamileliğin vaktinden önce ve embriyonun yaşayamayacağı bir şekilde sona erdirilmesi olarak da tarif edilen kürtaj, ülkemizde 1983 yılında çıkarılan bir yasa ile bazı koşullar çerçevesinde serbest bırakılmıştır: 10 haftanın altındaki gebelikler, hamile kadının isteği doğrultusunda, evli ise eşinin de onayı ile hekim tarafından sonlandırılabilmektedir. Evli olmayan hamilelerin kendi istekleri yeterli olmaktadır. Bekar ve reşit olmayan hamile kadınlarda ise kendisinin yanında velisinin de onayı gerekmektedir.
10 haftayı geçen hamilelikler de ise gebenin yaşamını tehdit eden bir durum varsa ya da fetusta ciddi gelişme bozukluğu, anomali mevcutsa hekimlerden oluşan bir kurulun kararı ile hamilelik sonladırabilmektedir.
Döllenme ile başlayan insan olma potansiyelini taşıyan embriyo ve fetusun yaşam hakkı var mıdır? Varsa hangi koşullarda vardır?
Bu soruya bir soru daha eklenebilir: Embriyo hangi dönemde insan sayılabilir?
Yukarıdaki her iki soruya verilen yanıtlar kürtaj üzerine yapılan tartışmaların ana eksenini oluşturmaktadır.
Embriyonun ilk anlardan itibaren insan sayıldığını düşünen ve yaşam hakkının her koşulda olması gerektiğine inanan insanlar tıbbi gerekçeler hariç kürtaja karşıdır. Bazıları ise tıbbi gerekçeleri de kabul etmeyerek her koşulda kürtaja karşıdır. Kürtajı insanı öldürme olarak kabul etmektedir.
Fetusun yaşam hakkının ikinci sorunun yanıtı ile ilintili olduğunu yani insan sayılabileceği dönemle ilişkili olduğunu ileri süren insanlar kürtajın serbest olmasını savunmaktadır.
Kürtajın serbest olmasını gerektiğini düşünenlerin tartışması embriyonun ne zaman insan sayılabileceğinde düğümlenmektedir. Bazıları döllenmeden iki hafta sonra embriyonun insan özelliği taşıdığını ileri sürerken, bazıları da bunu sekizinci haftaya kadar uzatmaktadır. Bir başkaları ise fetusun anneden bağımsız yaşayabileceği olgunluğa gelince insanı sayılabileceğini kabul etmektedir. Kürtajın serbest olması gerektiğini düşünen grubun uç noktasında bulunanlar ise fetusun annenin bir parçası olduğunu, bilinçlilik ve rasyonellik gibi kapasitelere sahip olmadığını, kürtajın hamileliğin her döneminde yapılabileceğini savlamaktadırlar.
Kürtaj hamilelikte bir anı temsil etmektedir. Hamilelik bir süreçtir ve hamilelik sonrası yaşamı da ciddi şekilde etkileme, değiştirme gücüne sahiptir. Kürtajı değerlendirilirken bu durum göz önünde bulundurulduğunda, karşı olma-olmama zıtlığı yerine her olguda yeniden düşünmek gerektiği sonucu ortaya çıkabilmektedir.”
Dr. Nedim İnce
12. 06. 2012 / Mersin
Son yorumlar