“ “Yaş Otuzbeş yolun yarısı eder” demiş Cahit Sıtkı … Yıl 35; yaşamı paylaşmak sevgili hayat arkadaşım Hülya ile ve paylaşmanın yarısı olsun diyorum ben Nedim İnce…”
35. evlilik yıldönümü mutluluğunu yukarıdaki SMS ile paylaşmıştım sevgili dostlarımla. Uzun sayılabilecek bir zamandır evliyiz sevgili eşimle. Bu süreçte birlikte büyüdük ve iki oğul büyüttük. Şimdi birlikte olgunlaşmanın eğer ömrümüz yeterse birlikte yaşlanmanın zamanı…
İki insanın hayatın bir döneminde bir araya gelip yuva kurması ve daha sonra neredeyse 7/24 bir arada yaşaması aslında iki taraf için de kolay bir şey değil. Bu zorluk, ailenin toplumun en küçük sosyal birimi olması nedeniyle asırlar boyu görmezden gelinmiş; toplumun aileyi koruma çabası ile katlanılmak zorunda olduğu algısı yaratılmıştır.
Sosyoekonomik yapı geliştikçe toplumun birey üzerindeki denetim etkisi azalmakta, insanlar bireysel haklarına daha sıkı sahip çıkmaktadır.
Son yüzyıllarda neredeyse dünyanın her köşesinde etkinliğini gösteren Kapitalist sistem, bireyleri daha da bireyci haline getirmekte, sosyal çevrenin etkisini daha da azaltmaktadır.
Gerek toplumun birey üzerindeki etkisinin azalması, gerekse insanların bireycileşmesi, bir arada yaşamanın zorluklarına katlanmayı azaltmaya başlayınca evlilik kurumu çatırdamaya başlamıştır. Bunu kolaylaştıran bir etken de dünyanın toplamda zenginleşmesine rağmen gelir dağılımındaki korkunç dengesizliğin yarattığı yoksulluktur.
Evlilikler bir yandan azalırken, mevcutların da yarısından fazlası boşanma ile sonuçlanmakta, anne, baba ve çocuktan/lardan oluşan aile, bölünmüş ailelerden çok daha az sayılarla ifade edilmektedir. Bu durum batı toplumlarında çok daha belirgin olmakla birlikte dünyanın diğer bölgelerine de hızla yayılmaktadır.
Binlerce yıl toplum baskısı ile birbirine ‘katlanan’ insanlar, bunun azalmasıyla birlikte bireyselliğin çekim gücüne kapılıp ya birliktelikleri kolayca bitirmekte, ya da tek başına yaşamayı tercih etmektedir.
Sosyal bir varlık olan insan evlilik kurumundan vazgeçemeyeceğini zaman içinde görecek ve yeni dengelerle bu sosyal birimi restore edecektir.
Kişisel deneyimlerimizi paylaşacak olursam; 35 sene içinde 7/24 bir arada yaşamanın kaçınılmaz zorlukları ile biz de karşılaştık.
Çatışmaların kaçınılmaz olduğunu görerek bunları yok sayma yerine çözüm becerilerini geliştirmeye çalıştık.
‘Yüzgöz’ olmamak için ciddi çaba sarf ettik. Biliyorduk ki saygı zedelendiğinde sevgi de gitmek için kapıyı gözlemeye başlar.
Paylaşma ve dayanışmanın tadını ön plana çıkararak zorluklara panzehir yapma gayretinde olduk. Eşim, ben ve çocuklarımız birlikte büyümenin, hayatı keşfetmenin, olgunlaşmanın keyfinin farkına vararak onu geliştirmek için işbirliği yaptık.
Belki de en önemlisi birbirimizi kişisel yaşam alanına elverdiğince müdahale etmeden ama olabildiğince birbirimize zaman ayırarak bu günlere geldik.
Ve daha çok günlere doğru yolculuğumuzu sürdürme arzusunu her geçen yıl daha da güçlü duyarak…
Dr. Nedim İnce
Mersin / 24. 09. 2013
Deftere Yazanlar
Tarih Eylül 25th, 2013
Ben bir otuzbeş yıl daha diliyorum. Ahmet LEVENTYÜRÜ